ey beşer çehreli hayvan,heyhatAilm-ü irfan iledir zevk-ı hayatonu hiç kullanamazsan nadanniye vermiş sana nutku Yezdan?yoksa zatında hayatın hükmüne olur bizce o zatın hükmü,
eşşek alim olmaz taş taşımakla tekkeye adam insan olmaz gitmek ile mekkeye
bed-asla necabet mi verir hiç üniformazerduz palan ursan eşşek yine eşektir
pek rengine aldanma felek eski felektir zira feleğin meşreb-i nasazı dönektir ya bister-i kemhada ya viranede can ver çün bay u geda hake beraber girecektir allah'a sığın şahs-i halimin gazabından zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir bed-asla necabet mi verir hiç üniforma zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde işret güher-i ademi temyize mihenktir nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz divanelerin hemdemi divane gerektir afv ile mübeşşir midir eshab-ı meratib kanun-i ceza acize mi has demektir milyonla çalan mesned-i izzete serefraz birkaç kuruşu mürtekibin cay-i kürektir
ikbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı (yükselmek, iyi bir mevkiye gelmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı, önceleri bu beceriksizliği bilmezdik, bu da yeni çıktı) sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı nâmus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı (hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi, namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı) düşmanlara ahbâbını zemm oldu zerafet dildardan ağyâra şikâyet yeni çıktı (düşmanlara dostları yermek bir incelik oldu; başkalarına gönül dostlarından şikayet yeni çıktı) sâdıkları tahkîr ile red kaide oldu hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı (sâdık kişileri aşağılama, reddetme benimsenir oldu; hırsızlara ikram ve yardım yeni çıktı) hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi hainlere amma ki riayet yeni çıktı (her ne kadar doğruyu söyleyenler de önceleri nefretle karşılanmışsa da ancak hainlere uyma yeni çıktı) evrak ile ilân olunur cümle nizâmât elfâz ile terfîh-i ra'iyyet yeni çıktı (bütün düzenlemeler bazı kâğıtlar ile ilan olunur, söz ile halkın refaha eriştirilmesi ise yeni çıktı) âciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi mahmîleri her yerde himâyet yeni çıktı (güçsüz olanın en belirgin hakkı saklı tutulur, himaye görenleri her yerde korumak yeni çıktı) isnâd-ı ta'assub olunur merd-i gayûra dinsizlere tevcîh-i reviyyet yeni çıktı (gayretli kişiler taassubla suçlanırken dinsizlere özgü derin düşünce yeni çıktı) islam imiş devlete pâ-bend-i terakki evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı (devletin yükselmesine engel olan islamiyet imiş, önceleri yoktu, bu rivayet yeni çıktı) milliyyeti nisyan ederek her işimizde efkâr-ı firenge tebaiyyet yeni çıktı (her işimizde millî benliğimizi unutarak batı düşüncesine körü körüne bağlılık yeni çıktı) eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık (eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada bu konuda bilmem biz ne kazandık)
"ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz;şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde..""diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gördümdolaştım mülki islamı bütün viraneler gördüm.""allah'a sığın şahs-ı halimin gazabındanzira yumuşak atın çiftesi pektir.""seyr etti heva üzre denir taht-ı süleymanol saltanatın yeller eser şimdi yerinde."
" kalkın ey felah-ı vatan dediler, kalktık, herkes oturdu biz ayakta kaldık
yıldız arayıp gökte nice turfa müneccimgaflet ile görmez kuyuyu rehgüzerinde
"erişir menzil- i maksuduna aheste gidentiz-i reftar olanın payına damen dolaşır"
23 Ekim 2008 Perşembe
9 Ekim 2008 Perşembe
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
Türk kelimesi ilk defa “Göktürk” devletinde isim olarak görülmektedir. Türk kelimesinin “türemekten” çıktığı -(türeli: kanun nizam, sahip olma)- ileri sürülür. Tarihçiler ise Türk kelimesinin “kuvvetli” manasına geldiğini ileri sürerler.
HAYAT: Türk varlığının, bilinebilen ilk zamanlarından itibaren aile çekirdeği etrafında halkalanıp genişleyen bir yapı oluşturduğu görülür: Aile – Uruğ – Boy – Budun.
İlk zamanların göze çarpan özelliği; atlı-göçebe bozkır hayatının hakimiyetidir.
“Meselâ Türk ırkı, eski Asya topraklarında bir ordu milletti. Milyonca at besleyen, at üzerinde yaşayan, at üzerinde ölen Türklerin uzun konuşmaya vakti yoktu. Yaşanılan bozkır iklîminin sertli de buna imkân bırakmıyordu. Onun için, Türkçe’de Gel! Git! Vur! Kır! Çık! İn! Koş! Dur! Gibi, tek heceli cümleler sesleniyordu.” .(Banarlı, Nihad Sami, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyat, 16. Baskı, İstanbul, 1999)
Atlı kültürünün kaynağı Orta Asya olduğu kabul edilir. At “tarih yapan hayvan” olarak nitelendirilmiştir. “KUŞ KANADI İLE TÜRK ATI İLE” (DLT) atasözü bu durumu açıklamaktadır. “At üstünde doğum, at üstünde ölmek Türk milleti için bir şerefti. At, bir silah gibi, bir kadın gibi “namus” sayılmıştır.
“Severiz esb-i hüner – mend-i sabâ – reftârı
Bie per-î – şekl sanem bir gözü âhû yerine.” (Gazi Giray-Kırım-XVI. Yy)
(Peri endamlı ve ahu gözlü güzeller yerine, biz, rüzgar yürüyüşlü ve hünerli atlarımızı severiz…) (Resimli Türk Edebiyatı Tarihi-N.S.Banarlı)
İlk dönemde tarım da görülmektedir. Çinlilerin Türklerden üzüm ve yonca ziraatı ile at terbiyesini öğrendiklerini ve buna karşılık, ipekçilik sanatı, çinicilik ve cam işçiliğini öğrettikleri bilinmektedir
Demir kültürünün, milattan önce iki bin yılına kadar çıktığı kabul edilmektedir. Demircilik mesleği kutsal kabul edilir. Demircilik sayesinde esaretten kurtulunulduğuna inanılır.
Kaynaklar genellikle, Türklerin temiz ahlaklı, dürüst ve cesur olduklarından bahsederler.
Türk’ler Büyük Okyanustan Hazar Denizi’ne kadarki büyük coğrafya üzerinde başta Çin olmak üzere, İran, Hint, Yunan ve Roma ile çeşitli siyasi, askeri ve ticari ilişkiler içinde olmuştur. Aynı zaman dünya ticaretinin kalbi “İpek “Yolu”nun tek hakimi olmuşlardır.
1-DESTAN DÖNEMİ
İnsanlığın ilk dönemlerinde kişilerin tabiatla, üstün güçlerle ve düşmanla mücadelesinde düş yoluyla ortaya koyduğu eser, söylediği söz, takındığı tavır mitolojik öğelerin oluşmasında etkilidir. Destan dilinde de mitolojik öğelerin, dini törenlerin, musikinin ve hayatla mücadelenin etkileri vardır.
Destan dönemi ile ilgili verilen resimlerdeki çeşitli eşyalar, ve kumaşlar üzerinde çizilen “Hayat Ağacı, kutsal boğa ve gök kartalları” mitolojik unsurların günlük yaşam içindeki nesnelere nasıl yansıdığının bir göstergesidir.
Ergenekon destanında ise destan dilindeki hayatla, düşmanla ve tabiatla mücadele etkili olmuştur.
MİTOLOJi NEDiR?
Mitoloji kelimesi, yunanca mythos ( masal - hikaye ) ve logos ( söz ) kelimesinden yapılmıştır. Mitoloji; çok ski zamanlarda gelmiş ve yaşamış olan ulusların inandıkları tanrıların, kahramanların, devlerin ve perilerin hayat ve bahseden hikayelerdir. Her toplumun kendine özgü bir mitoloji maceraları vardır. Ve temsil ettiği topluluğun aynası gibidir. Mitolojiler toplumdan topluma farklılık gösterdiği gibi ortak yanlarda çok bulunmaktadır. Mitolojide geçen öykülerin hepsi hayal ürünü değildir. Birçok mitolojide geçen tufan olayı, yapılan kazı ve araştırmalar sonuçu gerçek olduğu ispatlanmıştır.
ÇİN MİTOLOJİSİ:
Çin mitolojisine göre başlangıçta evren bir yumurtanın içindeydi. Evrende ilkin sonsuz ve sessiz bir hiçlik varmış. Her yer karanlıklar içindeyken ilk olarak Pengu (Pan Ku) oluştu. Pengu yumurtanın kabuğunu kırarak dünyayı on sekiz bin yılda düzene soktu. Yumurtanın üst kısmı yükselip gökyüzünü Yang'ı meydana getirdi. Alt kısmı ise çökerek yeri Yin'i oluşturdu. Yin dişi, Yang ise erkekti. Birbirlerini tamamladılar. Bu iki gücün birleşimi dev bir yaratıcılık etkisi doğurmuş ve sonuçta dünyanın ve varlıkların temelini oluşturmuştur. Bu ikiliğin her parçası birbirine geçmekte, birbirini koşullandırmakta, ayrı olamamakta, böylece karşıtlar arasındaki birlik ve savaş oluşmaktadır. Yin ve Yang enerjileri sürekli birlikte dans ederler. Ve böylece kozmik dengenin uyumunu yaratırlar. Yin, soğuk, karanlık ve atıldır. Yang, sıcak, aydınlık ve hayat doludur. Bu ikili sonradan Feng shui'yu, hayat enerjisinin akışını anlatan yaşama sanatını ortaya çıkarmıştır.Çin geleneklerine ve inanışlarına göre yaşamın sürmesini sağlayan; "Yin - Yang" olarak adlandırılan iki evrensel güç ve bu iki gücün etkileşiminin dengede tutulabilmesi prensibidir. Evrendeki bu iki karşıt gücün varlığı, varoluşun ayrılmaz iki kutbudur ve bu iki kutup sayesinde "Denge" sağlanabilmektedir. İnsanların vücudunda da bulunan bu iki karşıt gücün dengesi bozulduğu zaman, hastalıklar oluşmaktadır. Çin simgeleri arasında başı çeken Yin -Yang'da ortada beyaz ve siyah daireler bulunur. İç içe olmaları bu ikiliğin, düalitenin doğada olduğuna işaret eder ki aynı zamanda eril olanın dişili, dişil olanın erili içinde barındırdığına da dikkatimizi çeker.Pengu Yin ve Yangı oluşturduktan sonra ölür. Öldükten sonra sol gözünden güneş, sağ gözünden ay, kanından denizler, saçlarından ormanlar, gövdesinden yeryüzü, son soluğundan da rüzgarlar meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedeninde kaynaşan böceklerden de insanlar oluşur.Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine Tanrıça Nü-kua, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı.Yapısal birlik, evrensel cevher Çi aracıyla gerçekleşmektedir. Çi, bir enerji, "yaşam enerjisi" olarak izah edilebilir. Ve Çi'yi tek bir tanımla anlatmak mümkün değildir. Çin Tıp anlayışına göre, tüm evrene yayılmış Çi adlı bir enerji denizinin içinde yaşıyoruz. Çi, tüm canlılığın ölçüsü. Bir insanın Çi enerjisi üç yoldan sağlanıyor; doğum sırasında, soluduğumuz hava ile, yediğimiz ve içtiğimiz besinlerle.Çin mitolojisinde Ejderlere büyük önem ve yer verilmiştir. Mitolojiye göre Long adı verilen ejderlerin beş türü mevcuttu: Tanrıların evlerini koruyan kutsal ejderhalar; rüzgar ve yağmuru yöneten, aynı zamanda su baskınlarına neden olan ejder ruhlar; denizlerin ve okyanusların derinliklerini temizleyen doğa ejderleri; defineleri koruyan ejderler; ve beş penceli imparator ejderhalar. Taoizmde ejderler yang ilkeleri taşırlar ve sık sık su yada bulutlarla çevrilmiş olarak resmedilirler. Çin mitolojisinde Long-wang'lar, yani Ejderha Krallar, Taoizmde mistik yaratıklar olarak yerlerini almışlar. Yuan-shi tian-zong tarafından yönetilirler ve yılda bir kere ona raporlarını sunarlar. Cenaze törenleri ve yağmurlar üzerinde yargılama yetkisine sahiptirler. Eğer soylarından gelenlerin cenaze törenlerinde talihsizliklerine neden olacak kadar hata yapılırsa, Ejder Krallar dua etmeye başlarlar. Aynı zamanda kuraklık ve kıtlık devrinde onlar yağmur yağdırırlar.
İRAN MİTOLOJİSİ
Pers mitolojisi, İran platosu ve onun sınır bölgeleri ile Karadeniz'den Hoten'e kadar uzanan Orta Asya bölgelerinde yaşamış ve birbirleriyle kültürel ve dilsel olarak ilişkili olan eski halkların inanç ve ibadet uygulamalarının bütününe verilen isimdir.Anahtar MetinlerYaklaşık bin yıl önce Firdevsi tarafından kaleme alınmış Şahname Pers mitolojisinin merkezi toplamı, derlemesi konumundadır. Firdevsi'nin çalışması, atıflarıyla birlikte, Mazdaizm ve Zerdüştlük'teki karakter ve hikayelerden temel almıştır. Ayrıca kullanılan materyalin sadece Avesta`dan değil daha sonra ortaya çıkmış Bundahişn ve Denkard gibi metinlerden de olduğu bilinmektedir.Dini ArkaplanPers mitolojisindeki karakterler güçlü bir biçimde ikiye ayrılmıştır: iyi olanlar ve kötü olanlar. Bu ikici iyi-kötü anlayışı Pers mitolojisindeki hikaye, figür ve çeşitli motiflere de yansır. Bu anlayışın kökeni Zerdüştlük'teki Ahura Mazda'nın (Avestaca, daha sonraları Farsça'da Hürmüz) iki emanasyonu anlayışı üzerine kurulmuştur. Spenta Mainyu yapıcı enerjinin kaynağı, Angra Mainyu ise karanlık, yıkım ve ölümün kaynağıdır.Pers mitolojisinde büyük sayılarda bulunan daeva (Avestaca, Farsça: div) yani 'ilahi' veya 'parlak' isminde varlıklar da bulunmaktadır. Bunlara Zerdüşt Mazdaizmi'nden önceki zamanlarda tapılmaktaydı ve Vedik dinlerdeki gibi bu Zerdüşt öncesi Mazdaizm biçiminin bağlıları daeva`nın kutsal varlıklar olduğuna inanmaktaydı. Fakat, Zerdüşt'ün dini reformlarından sonra terim cinlerle özdeşleştirilmiştir. Yine de Hazar Denizi'nin güneyinde yaşayan İranlılar daeva tapımını sürdürdüler ve Zerdüştlüğü kabul etmemekte direndiler ve böylece de daeva`yı içinde barındıran bazı efsaneler bugüne kadar ulaşabilmiştir. Örnek olarak Mazandaran'ın Div-e Sepid yani "beyaz daeva" isimli efsanesi verilebilir.Ayrıca, Zerdüşt şeytan epitomisi, Angra Mainyu veya Farsça Ehrimen, daha sonraki dönemlerde İran edebiyatında Zerdüştçü/Mazdaist kimliğini kayberedek bir div olarak tasvir edilmiştir. İslam'ın bölgeyi fethinden sonraki dönemlerde Ehrimen noktalı vücuda ve iki boynuza sahip bir adam olarak tasvir edilmiştir. Zaman zaman İslam'daki şeytan kavramı ile de bütünleşmiştir.
İyi ve KötüPers mitoloji ve destanlarındaki en ünlü karakter Rüstem'dir. Bir başka ünlü figür de despotizmin sembolü olan Zahhak'tır. Zahhak sonunda Demirci Kaveh tarafından yenilgiye uğratılır. Zahhak ile ilgili ilginç ve bilgi verici bir nokta da Zahhak'ın omuzlarından çıkan ve onu koruyan iki engerek yılanıdır. Zira yılan çoğu Doğu mitolojisi gibi Pers mitolojisinde de kötülüğün sembolüdür. Pers mitolojisinde birçok farklı hayvan bulunur, bir kısmı iyiliği bir kısmı ise kötülüğü sembolize eder. İyiliği sembolize eden ve hiç kuşkusuz Pers mitoloji ve destanlarında büyük önem atfedilen hayvan kuştur. Bu kuşların en ünlüleri, büyük, bilge ve güzel olan Simurg ve kraliyet kuşu olan Huma'dır.
YUNAN MİTOLOJİSİ
Yunan mitolojisinin ilk ve en önemli kaynağı Homeros'tur. Homeros'un kim olduğu henüz tam olarak ortaya çıkmış değil. Pek çok açıdan bizler için hala bir sır. Nerede doğduğu ve yaşadığı konusunda hayli yazılmış ve çizilmiş ama bunların pek çoğu birbirini tutmamaktadır. Onu ölümsüzlüğe ulaştıran iki eseri ile tanınmaktadır. Bunlar İlyada ve Odysseia'dır. Ancak bu iki eserde de kendi yaşamıyla ilgili bilgi yoktur, ozan kendinden söz etmemiştir. Homeros hakkında bilinen en kesin şeyler MÖ.850 civarında yaşadığı ve İzmirli olduğudur.
Yunan mitolojisinde bazı tanrı ve tanrıçalar:
Agamemnon - Yunan mitolojisinde Miken kralı, Sparta Kralı Menelaos’un büyük kardeşi, orduları Truva (Troya) savaşına götüren kumandan. Agamemnonismi, İngiliz Kraliyet Donanması’na ait bir savaş gemisine verilmiş, bu gemi Çanakkale Savaşına da katılmıştır.
Herakles (Herkül): Klasik mitolojinin en ünlü kahramanıdır.Doğduğu günden itibaren tanrısal bir kuvvete sahiptir. Herkül kelimesi günümüzde çok kuvvetli kişiler için kullanılmaktadır. Ünlü haltercimiz Naim Süleymanoğlu, bu sporu yaparken Cep Herkülü olarak anılmaktaydı.
Hypnos: Yunan mitolojisinde uyku tanrısı. Günümüzde yapılan hipnoz seansları buradan gelmektedir.
Europa: Kitolojiye göre Suriyeli güzel bir kızdır. Zeus Europa’ya aşık olur. Avrupa kıtasının ismi buradan gelmektedir.
SORULAR:
1-Mitoloji nedir?
2-Naim Süleymanoğlu niçin Cep Herkülü olarak anılmaktadır?
3-İran Mitolojisinin en önemli unsuru nedir?
2-SÖZLÜ EDEBİYAT
Sözlü edebiyatın en önemli kaynağı destanlardır.Dünya edebiyatları içinde destanlar yönüyle en zengin edebiyat Türk edebiyatıdır. Diğer milletlerin bir veya iki destanı varken Türklerin bunlardan kat kat fazla destanı vardır.
Destan, milletin hayatını derinden etkileyen büyük savaşlar, göçler, istilalar sonucunda oluşur. Eğer tarihin karanlık devirlerinde, halk arasında oluşmuş ve sonradan bir şair ya da yazar tarafından yazıya geçirilmişse doğal destan adını alır. Millet hayatında önemi olan bir olayı bir şair ya da yazar kendisi destanlaştırmışsa buna da yapma destan denir.
Elbette bir milletin tarih zenginliğini doğal destanlar ortaya koyar. Bu yönüyle Türk destanları bir hayli önemlidir.
Asıl ürününü doğal destanlar dediğimiz tür oluşturur.
Sözlü edebiyatın gelen özellikleri:
a)Sığır (av törenleri), şölen (dini ayinler), yuğ (ölen kişinin ardından yapılan törenler) adı verilen toplantılardan doğmuştur.
b)Ozan, baskı, kam denen kişilerce, saz eşliğinde söylenir.
c)Şiirlerde hece ölçüsü kullanılmış, bunların 7’li, 8’li ve 12’li olanları tercih edilmiştir.
d)Nazım birimi olarak dörtlük kullanılmıştır.
e)Daha çok yarım kafiye ve redif kullanılmıştır. Bazı şiirlerde kafiye dize başlarında görülmekle birlikte, sonlarda kullanılması daha yaygındır.
f)Nazım şekli olarak sav, sagu ve koşuklar görülür.
g)Dil yabancı tesirlerden uzak, saf bir Türkçedir.
Eski Türk Toplumunda Şairler
Türk toplumunda şairler aynı zamanda rahip, büyücü, bilici, hekim, dansçı ve musikici idiler. Bunlar şaman, kam, oyun, baskı, ozan gibi anlar verilir.Bunların tanrılara kurban sunmak, ölülerin ruhlarının gökyüzüne çıkması için yol göstermek, hastaları sağırmak, gelecekten haber vermek gibi çeşitli görevleri vardı. Bu işler için özel törenler yapılır. Bu törenlerde şamanlar çoşup kendilerinden geçerek çalar, söyler, dans niteliği taşıyan hareketlerle sıçrar, toplumu etkileri altında bırakırlardı.
Törenler:
1-Sığı Töreni ; Eski Türk inanışlarında ungun’lar (totemler) önemli bir yere sahipti.Bu totemlerden biri de Öküz idi.Yılın belli dönemlerinde Türkler, bu kutsal sayılan öküzleri avlamak için sürek avına çıkar bunu da dini bir tören havasında yaparlardı. Totemleri yaralamak suretiyle öldürmenin uğursuzluk getirebileceğine inanılmasından dolayı bunlar canlı olarak yakalanırdı. Şairler bu törenlerde avlanmanın kutlu geçmesi ve bereketli olması için kopuz eşliğinde dinsel şiirler söylerler, bu şiirle ava katılanları coşturmayı amaçlar, avdan sonra da bu törenlerde yararlılık gösterenlerle ilgili kahramanlık şiirleri okurdu. Bu törenler daha sonra dinsel içeriklerini kaybetmiş ve bir çeşit av eğlencesi niteliğini kazanmıştır.
2-Şölenler; Eski Türklerde her kabilenin özel bir totemi olur, kabileler totemlerinin etini yemez, yalnız yılda bir defa büyük bir dini tören yaparak totemi kurban eder, kurban edilen totemin yerine de yeni avlanmış bir başka totem koyarlardı.İşte totemlerin kurban edildikleri bu günlerde yapılan dinsel ziyafetlere şölen denirdi.Şölenlerde şairler sazlarla şiirler söylerdi. Toy adıyla da anılan bu ziyafetlerde sonraki zamanlarda dinsel içerikli olmayan aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirler de söylenmiştir.
3-Yuğ Törenleri: Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset bir çadıra konur, ölen kişinin akrabaları kurbanlar keserek bu kurbanları çadırın önüne koyar, sonra hep birlikte atlara biner. Çadırın çevresinde yedi defa dönerlerdi.Ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra da benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir ve mezarın etrafında yedi kez dönülürdü.Gömülen kahramanın mezarı çevresine balbal denilen taşlar dikilirdi.Türkler arasında yazı yaygınlaşınca böyle taşlar üzerine kitabeler dikilmeye başlandı. Köktürk Kitabeleri bu işlevle dikilmiş balballardır. Saz şairleri bu yas törenlerinde çeşitli şiirler söylerdi.
Totem: Bireyin ya da bir gurubun eski çağlarda boy göstermeye başladığı kendini koruduğuna inanılan; mistik, büyüsel duygularla bağlı bulunduğu hayvan eşya, herhangi bir madde veya görülmeyene duyulan inançtır.
SORULAR:
1-Toy hakkında bilgi verin?
2-Totem nedir?
3-Oğuzların Ozan, Yakutların Baksı, Tonkuzların Şaman adını verdikleri; genel anlamda “şair” olarak bilinen kişilerin ilk dönem Türk toplumlarındaki fonksiyonları nelerdir? Anlatınız.
4-Sözlü edebiyatın özelliklerini maddeler halinde yazın?
A)COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)
1.Koşukİslam’dan önce sığır törenlerinde, şölenlerde söylenen aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirlere koşuk denir. Daha çok lirik, pastoral ve epik özellikler taşıyan bu şiirler belli bir ezgiyle söylenmiş, bu ezginin oluşması için kopuzdan da yararlanılmıştır.a. Hece vezni ve yarım kafiye ile söylenen şiirlerdir.b. Nazım birimi dörtlüktür. c. Bu şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb)d. 7’li hece vezniyle söylenirdi.e. Genellikle lirik şiirledir. Bu yüzden Koşukların duygu yönü ağır basar.f. Kopuz eşliğinde söylenir.g. Yiğitlik, aşk, tabiat konularını işler. h. Bu şiirlerin İslâm sonrası halk edebiyatındaki adı koşma özellikle (koçaklama ve güzelleme)dır.
KOŞUK Günümüz Türkçe’siyle Söylenişi
Keldi esin esneyü Rüzgâr eserek geldi
Kadka tükel osnayu Kar tipisine benziyordu
Kirdi budun kasnayu Halk titreyerek (evlere) girdi
Kara bulıt kükreşür Kara bulutlar görülüyor
Kar buz kamuğ erüşdi Karlar ve buzlar hep eridi
Taglar suvı akışdı Dağların suyu (seller halinde) aktı
Kökşin bulıt örüşdi Mavimtırak bulutlar belirdi
Kayguk bolup ögrişür Kayıklar gibi sallanıp duruyor
Tümen çeçek tizildi On binlerce çiçek sıra sıra dizildi
Bükünden ol yazıldı Tomurcuklarından çözüldü
Üküş yatıp özeldi Uzun süre yatmaktan sıkılmışlardı
Yirde kopa adrışur Yerden biterek birbirlerinden ayrılıyorlardı.
(XI. yy. Türk Şiiri, Talat Tekin, Ankara, 1989)
2. SaguYuğ törenlerinde ölen kişinin kahramanlıklarını anlatan, onun ölümünden duyulan üzüntüyü dile getiren şiirlerdir. Şekilsel olarak koşuklara benzer.a. Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir.b. Ölen kişinin kahramanlıklarını, başarılarını, erdemlerini anlatır; ölümlerinden duyulan üzüntüyü dile getirir.c. Koşuk nazım şekliyle söylenir.d. Dörtlükler halinde söylenir.e. 4+3=7’li hece ölçüsüyle yazılır.f. Bu şiirlere İslâm sonrası halk edebiyatında “ağıt”, Divan edebiyatında “mersiye” denirg. “Yuğ” denilen ölüm törenlerinde söylenir. h. Divanu Lûgatit-Türk’teki Alp Er Tunga sagusu bu türün önemli bir örneğidir.ı. Sagu söyleyen kişilere sagucu ya da ağıtçı denir.
i. Saguda düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb)
METİN SORULARI
1-Şiirde hangi mevsimler ve bu mevsimlerin hangi özellikleri dile getirilmiştir? Bu özellikler gerçekçi bir anlayışla verilmiş midir?
2-İkinci dörtlükte yer alan teşbihi belirtiniz.
3-Okuduğunuz şiirde tabiat tasvirlerine geniş yer verilmesinin sebeplerini açıklayınız.
4-Şiirin veznini ve duraklarını gösteriniz.
5-“YUĞ" töreni hakkında bilgi verin.
6-İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Dönemi sözlü ürünlerinden "Sagu"nun özeliklerini maddeler halinde yazınız.
7-İslâmiyet’ten Önceki sözlü Türk Edebiyatı ürünlerini yazınız.
8-Ağıt ne demektir, edebiyatımızda bu tür şiirlerin diğer adları nelerdir?
9-Eski Türk şiirinde nazım birimi nedir?
10-İslamiyet öncesi Türk şiirini şema ile gösterin.
11-İslâmiyet öncesi Türk şiiri için aşağıda verilen bilgilerin doğruluğunu değerlendiriniz. (D) (Y)
- Yuğ, şölen, sığır gibi törenlerden doğmuştur. ( )
- Dörtlüklerden oluşur. ( )
- Hece ölçüsü kullanılmıştır. ( )
- Cönk denilen kitaplarda toplanmıştır. ( )
- Aşk, tabiat, ölüm gibi konuları işler. ( )
12-Aşağıda sözlü edebiyatın özelliklerinden bazıları verilmiştir. Bu bilgilerin doğruluğunu değerlendiriniz. (D) (Y)
- Yabancı etkilerden uzak kalan milli bir edebiyattır. ( )
- Dini törenlerden doğmuştur. ( )
- Başlıca verimleri destan, koşuk, sagu, sav’dır. ( )
- Hece ölçüsü yarım kafiye, dörtlük birim olarak kullanılır. ( )
- Sanatlı ve mecazlı bir anlatıma sahiptir. ( )
KOMPOZİSYON
Aşağıda verilen konu hakkındaki görüşlerinizi yazınız.
Konu: Baharın gelişi insanlar arasında hayatı sevinçle karşılama duygusu uyandırırken, sonbahar insanlara ölümü hatırlatmaktadır. Sizce bunun nedenleri nelerdir?
B) OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN METİNLER
Destan:Eski çağlarda genellikle tanrıların,olağanüstü güçlerin yaptıkları savaşları,savaş katılanların başlarından geçenleri,gösterilen kahramanlıkları,yaşana olağanüstü olayları,felaketleri hayal gücüyle donatarak ve manzum olarak anlatan ürünlere denir.Bunların çoğu anonimdir.Mitolojiyle karıştırmamak gerekir.Mitolojinin kahramanları tanrılar ve tanrılaştırılmış insanlardır.Ayrıca, Aşık Edebiyatı nazım şekillerinden “destan”ın söyleyeni bellidir.
Bir milletin destanının olabilmesi için;
1)Milletin tarihinin efsaneler yaratma dönemine uzanacak kadar eski olmaması,
2)O milleti tarihinde unutulmaz tabiat olayları,büyük savaşlar,göçler,istilalar,yeni coğrafyada vatan kurmalar gibi halk hayat ve hafızasını nesillerce meşgul edecek olaylar bulunmalıdır.
3)Bütün bu olayları derleyip gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak birisinin olması gerekir.
Destanların Özellikleri
1)Olağanüstü olaylara ve kişilere yer verilir.
2)Destanların söyleyeni belli değildir.
3)Bir milletin ulusal törelerini,inançlarını ve değerlerini yansıtır.
4)Destan kahramanlarına tarih sayfalarında rastlanabilir(Oğuz Kağan Destanı-Mete Han)
Destanlar Doğal ve Yapma Destanlar Olmak Üzere İkiye Ayrılırlar
A)Doğal Destanlar:Milletlerin ilkel çağlarında kendiliğinden oluşan,ait olduğu milletin vicdanında derin izler bırakan bir olayın nesilden nesile aktarılarak- hayal gücü de katılarak-anlatılmasıdır.Anonim özellikler gösteren bu destanlar derlenip şekillenir.
1)İlyada ve Odysseia(Homeros)
2)Şehname(Firdevsi)
3)Kalevala(Lönnört) 4)Nibelungen(Wagner):Almanların
5)Ramayana:Hintlilerin
6)Chasenderolant:Fransızların
7)Oğuz Kağan,Türeyiş
B)Yapma Destanlar:Yeni ve yakın çağlarda,herhangi bir tarihi olayın bir şair tarafından yazılmasıyla oluşan destanlardır.
1)Vergilius(Aeneis,Latin Edb.),
2)Çılgın Orlando(İtalyan şair,Ariosto):
3)Kurtarılmış Küdüs(Tasso):
4)Kaybolmuş Cennet(Milton):
TÜRK DESTANLARINDA MOTİFLER
1-KÖK-BÖRİ: Totem devri yaşayan Türklerin totemi bozkurt, destanlarda hayat ve savaş gücünü temsil eder. Bozkurt, destanlarda Tanrı kurt ,anne kurt, ordular önünde yürüyen kumandan olarak geçer.Türkler bozkurta önce Tanrı diye tapmışlar, sonra kendilerinin bozkurt soyundan geldiklerine, böylelikle birer bozkurt olduklarına inanmışlardır.
2-IŞIK: Bu motif destanların kuruluşunda kutsiyetten kaynaklanan hayat verici bir özelliğe sahiptir.Destanların büyük kahramanları; bu kahramanlara kadınlık ve mukaddes Türk çocuklarına annelik yapan kadınlar ilahî bir ışıktan doğarlar.Şamanist inanca göre yerden on yedi kat göğe doğru gittikçe aydınlanan bir nur âlemi vardır ki bunun on yedinci katında bütün göz kamaştırıcı ışığıyla Türk Tanrısı oturur.Yeryüzünde iyilik yapan ruhlar da bir kuş şeklinde bu nur âlemine uçarlar.
3-RÜYA: Destanın bütününü etkileyen ve destan kahramanlarının hareket alanını belirleyen bir motiftir.Bir mücadele üzerine kurulu destanlarda kazanılacak başarı veya yaşanacak bir felaket düş yoluyla önceden öğrenilir. Kadercilik anlayışı düş motifiyle destanlarda işlenir.
4-AĞAÇ: Destanlarda ağaç motifi üç yönüyle yer alır: Sığınak (Oba), Ana ya da Ata, varlığı, devleti temsil eden sembol.İnsanlığın yaratılışı hakkındaki Türk düşüncesine göre Tanrı, yeryüzündeki dokuz insan cinsini, bu insanlardan önce yarattığı dokuz dallı ağacın gölgesinde barındırmıştır.
5-KIRKLAR:Bu motif, kahramanlar etrafındaki gücü temsil eder.Kırk sayısı bazı eşya ve davranışları sınırlar.Oğuz Kağan’ın kırk günde yürümesi, konuşması gibi.Kırk sayısı görünmez aleminden gelen koruyucu, güç verici kutsiyete erişmiş şahısları da simgeler.
6-AT: At destanlarda önemli bir konuma sahiptir. Bunun temelinde göçebe kültürün yarattığı zorlayıcı koşullar vardır.Ata bir tür dinsel totem özelliği kazandıran şamanist inançtır. At, kahramanın başarıya ulaşmasında en etkin güçtür.Sahibini korur, ona yol gösterir, tehlikelere karşı uyarır.
7-OK-YAY: Destanlarda maden isimlerinin sıkça geçmesi Türklerin savaşçı bir ulus oldukları kadar savaş aracı üretmede de usta olduklarını gösterir.Destanlardaki maden isimleri tamamiyle Türkçe’dir.Bu da Türklerin çok eskiden beri madencilikle uğraştıklarının delilidir.Ok- yay motifi destanlarda sadece savaş aracı olarak geçmemiş,Türk üstünlüğünü ifade etmiş, hukuki bir sembol haline gelmiştir.
8-MAĞARA: Bu motif destanlarda sığınak ve ana karnını temsil eder.Bazen de ilahî buyruğun tebliğ edildiği yer olarak karşımıza çıkar.
9-AK SAKALI İHTİYAR: Destanlarda hakanların akıl danışıp öğüt diledikleri gün görmüş yaşlılar vardır.Derin tecrübeli bu kimseler, geç hakanlara yol ve iz gösterirler.Bu, Türklerin alimlere mukaddes insan gözüyle bakıp ilme değer verdiklerini gösterir.
10-YADA TAŞI: Bu taş destanlarda millî birlik ve bütünlüğü, halkın mutluluğunu ve devletin idealini temsil eder.Bu taş ülkeden çıkarıldığında birlik ve bütünlük bozulur ve kıtlık baş gösterir.
METİN SORULARI
1-Destanda Oğuz’un vücudu hayvanlar aleminden alınma benzetmelerle tasvir edilmiştir. (MEB, TE2 Syf. 32). Bunun sebebini açıklayınız.
2-Oğuz Kağan destanında Oğuz’un doğumundan gençliğine kadar olan bölüm çok kısa anlatılmıştır (MEB, TE 2 Syf. 32). Bunun sebebi nedir? İlk dönem Türk toplum hayatını da göz önünde bulundurarak açıklayınız.
3-Dede Korkut kitabında söylendiğine göre, eski Türk toplumunda çocuk, kuvvetli ve cesur olduğunu ispat ettikten sonra ad alıyor, sosyal bir şahsiyet haline geliyordu. Destanda Oğuz kuvvetli ve cesur olduğunu nasıl ispat ediyor?
Ben sizlere oldum Kağan
Alalım yay, dahi kalkan
Talih bize olsun nişan
Bozkurt sesi olsun Uran(1)
Demir kargılar bir orman
Avlakta yürüsün kulan(2)
Daha deniz, daha Muran(3)
Gün Tuğ(4) olsun, Gök Kurıkan(5)
5-Oğuz’un kağan olduktan sonra söylediği yukarıdaki türküyü açıklayınız.
6-Yapma Destanlar hakkında bilgi verin?
7-Türk Destanlarında görülen motifler nelerdir?
8-Balbal nedir? Araştırınız.
9-Aşağıda destanlarla ilgili verilen bilgilerin doğruluğunu değerlendiriniz.
- Tarihin bilinmeyen devirlerini yansıtması ( )
- Manzum olması ( )
- Sözlü geleneğe bağlı olması ( )
- Tamamen tarihi gerçekleri yansıtması ( )
- Kahramanların olağanüstü özelliklere sahip olması ( )
NOT: Tarih-i Oğuzan ve Türkân’a (Reşideddin-Camiü’t-tevârih) göre Oğuz’un ilk ceddi Hz. Nuh’un oğlu Yasef’dir. Hz. Nuh, yeryüzünü oğulları arasında bölüştürdüğü zaman, Türkistan’ı büyük oğlu Yasef’e vermiştir. Yasef’in Türkçe adı Olcay Han’dır. Olcay Han göçebedir. Yaylak ve kışlağıTürkistan’dadır. Olcay’ın oğlu Ohib Yavku Han’dır. Onun dört oğlu vardır. Oğuz, bunlardan Kara Han’ın oğludur. (Mehmet KAPLAN, Tip Tahlilleri, Dergah Yayınları)
3. YAZILI EDEBİYAT
Türklerin yazılı eserler ortaya koymasıyla başlar. Yazılı Türk edebiyatının, bugün elimizde sağlam vesikaları bulunan başlangıcı M.S. VIII. asra aittir. Bu vesikalar ilk ulusal alfabemiz olan Gök-Türk yazısıyla yazılmış Gök-Türk yazıtlarıdır. Yazıtlardaki alfabenin işlenmişliğine bakılırsa bu yazı dilinin çok eski çağlarda da kullanılmış olması muhtemeldir. Nitekim V. asırda yazıldığı söylenen ve Kırgızlara ait olduğu bilinen Yenisey Yazıtlarında da aynı alfabenin kullanıldığı görülmektedir.
Bu dönemi Göktürk ve Uygur dönemi eserleri olarak iki grupta inceleyebiliriz.
1) Göktürk (Orhun) Yazıtları (VIII. yy
Göktürk Kitabeleri, VIII. Yüzyılda yazılmıştır. Türklerin ilk yazılı örnekleridir. Avrupa’da ilk yazılı eserlerin XII. Yüzyıla ait olduğu düşünülürse, Türklerin çok eski bir edebi geçmişe sahip oldukları daha iyi anlaşılır.
Türkler ölenlerin ardından onların yaptıklarını, başarılarını, kişiliğini öven taşlar dikerlerdi. Bu taşlara genel bir deyimle “balbal” denirdi. Abidelerde ölen kişinim yaptıkları kendi ağzından anlatılır, böylece sonsuzluğa ulaşacağı sanılırdı. Bu nedenle bu taşlara bengi taş adı verilmektedir.
Göktürk Kitabeleri, Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan adlarına dikilen üç abideden oluşmaktadır.
Taşların ilki, Göktürklerin dört hakanına vezirlik yapan Bilge Tonyukuk tarafından 720 tarihinde diktirilmiştir. Yazılar kendisine aittir.
Diğer iki kitabe, birinciden daha güzel ve zengin bir dille yazılmıştır. Bunların da yazarı Yoluğ Tigin adlı bir Türk edibidir. Onun yazdığı taşlar, Çinlilere karşı açtığı istiklâl savaşıyla Göktürk devletini yeniden kuran Kutluk Han’ın oğulları Bilge Kağan ile Kül Tigin adlarına dikilmiştir. Kül Tigin abidesinin dikilişi, m.s. 732, Bilge Kağan abidesinin dikiliş m.s. 735’tedir. Abideler sahiplerinin ölümünden birer sene sonra dikilmiştir.
Göktürk Kitabeleri, Göktürkler devri Türk tarihinin en önemli tanığıdır. Kitâbelerde Türklerin Çinlilerle yaptığı mücadelelere geniş yer verilmektedir. Beylerin ve halkın Çinlilere olan hayranlıkları sonucu devletin dağılıp milletin esir olduğu belirtilmektedir. Buna karşılık, kültürel kimliğe çıkıp, birlik ve beraberlik içinde hareket ettiklerinde yeniden bağımsız bir devlet kurmayı başardıkları anlatılmaktadır.
İltiriş Kutluk Han Çinlilerden kaçarak Türk birliğini sağlamış. Öldüğünde çocukları (Bilge Kağan,Kül Tİgin) küçük olduğu için yerini kardeşi Kapagan almıştır. Birliğin tehlikeye girdiği anlarda Bilge Kağan, kardeşi Kültigin’in yardımıyla hakanlığa geçmiş, Çinlilere karşı başarılı savaşlar vererek Çin’i haraca bağlamıştır.
Göktürklerin kullandığı yazıda 38 harf bulunuyor. Bu yazı da birçok bakımdan milli çizgiler taşımaktadır.
İşareti “OK – UK” diye okunur ve “OK”a benzemektedir.
İşareti “YA” diye okunur ve “YAY”a benzer.
İşareti “EB –B” diye okunur “Eb –Ev dedikleri çadıra benzemektedir.
Göktürk Kitabeleri kaynı zamanda tarih, hatıra ve nutuk (hitabet) türünün ilk örnekleridir. Kitabelerde görülen sanatkâ rane üslûp, Türklerin VIII. Yüzyıldan önce de gelişmiş bir edebiyata ve yazı diline sahip oldukları görülmektedir.
): Bunlarda Çinlilere karşı bağımsızlık savaşı yapan, Türk bütünlüğünü yeniden kurmak için içte ve dışta yaşayan Göktürklerin hikayesi anlatılır. Bu abideler 38 harfli olan Göktürk alfabesiyle yazılmıştır. Bunlardan en önemli olanları üç tanedir.
a) Bilge (Vezir) Tonyukuk Yazıtı (720-725): Dört bakana vezirlik etmiş olan Tonyukuk tarafından yazılmıştır. Daha çok Çinlilerle yapılan savşlar anlatılmaktadır.
b) Kül Tigin Yazıtı (732): Göktürk hakanı olan Bilge Kağan kardeşi Kül Tigin’in ölümü üzerine bu abideyi dikmiştir.
c) Bilge Kağan Yazıtı (735): Göktürk hakanı olan Bilge Kağan’ın ölümünden sonra yazdırılmış birabidedir. Son iki yazar daha çok dönemin olaylarından , törelerinden ve Bilge Kağanın ulusuna dilediği iyi dileklerden söz eder.
* “Türk” adının geçtiği ilk yazılı belge ve Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleri olan Göktürk abidelerindeki yazılar Prof. Thomsen ve Radloff tarafından okunmuştur.
2)Uygur Dönemi Eserleri: Göktürk devletinin yıkılmasından sonra kurulan Uygur hanlıklarından kalma eserlerdir. Daha çok Buddha ve Mani dininin esaslarını anlatan metinlerdir. Bunlar Turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Uygurların kağıda kitap basma tekniğini bildikleri anlaşılmaktadır. Dönemden kalma birçok hikayenin yanında “kökünç” denilen bir tür ilkel tiyatro eserleri de vardır. Uygurlar bu eserleri 14 harfli Uygur alfabesiyle yazmışlardır.
METİN SORULARI
“Türk Oğuz begleri! Budun! Eşiding:
Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun, ilingin törüngin kim artadı?”
(Türk Oğuz beyleri! Milleti! İşitin:
Üstte gökyüzü çökmezse, altta yeryüzü delinmezse, Türk milleti ilini töreni kim bozabilir?” (Göktürk Kitabeleri)
1-Yukarıdaki cümlelerin söyleniş biçimine dikkat ederek Göktürk Kitabelerinin daha çok hangi türe yakın olduğunu söyleyebiliriz?
“Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burada vurdum. Yanılıp öleceğini yine burada vurdum. Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum.” (Göktürk Abideleri)
2-Göktürk Kitabeleri’ne “Bengi taş” (edebi taş) denmesinin sebebi nedir?
3-Bu yazıları kime yontturmuş? (MEB, TE 2 Syf. 44).
4-Kağan millet için neler yapmış? (MEB, TE 2 Syf. 44).
5-Metinde nutuk özelliği taşıyan cümleleri bulunuz.
6-Aşağıda Göktürk Yazıtları için verilen bilgilerin doğruluklarını değerlendiriniz.
- Türk Edebiyatının ilk yazılı ürünleridir.( )
- VllI. yüzyıla aittirler. ( )
- Göktürk alfabesi ile yazılmışlardır.( )
- En önemli üç tanesi; Bilge Kağan, Kültigin ve Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir. ( )
KOMPOZİSYON ÇALIŞMASI
Bilge Kağanın Türk milletine söylediklerinde, bugün için geçerli olan görüşleri tespit ederek kendi görüşlerinizi yazınız. Metni, Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku ile karşılaştırınız. Düşüncelerinizi yazınız.
TEST SORULARI
1.Orhun Abideleri için verilen aşağıdaki bilgilerin hangisi doğrudur?
A)8.yüzyılda yazılmıştır. Uygurların tarihini aydınlatır.
B)6.yüzyılda yazılmıştır. Göktürklerin tarihini aydınlatır.
C)8.yüyılda yazılmıştır. Göktürklerin tarihini aydınlatır.
D)11.yüzyılda yazılmıştır. Karahanlılar dönemini aydınlatır.
E)11.yüzyılda yazılmıştır. Uygurlar dönemini aydınlatır.
2.Aşağıdakilerden hangisi destanların bir özelliği değildir?
A)Sözlü gelenekle, nesilden nesile aktarılır.
B)Milletlerin hayatını derinden etkileyen olayları, olağanüstü özellikler katarak anlatır.
C)Halkın hayatında derin iz bırakmış bir olay ve bu olayları yaratan kahramanın olması gerekir.
D)Hepsi nesir şeklindedir.
E)Olağanüstü özelliklerin yanında,gerçeğe ait unsurlarda içerir.
3.Aşağıdakilerden hangisi Sagu’nun divan edebiyatındaki karşılığıdır?
A)Mesnevi B)Ağıt C)Rubai D)Mersiye E)Kaside
4-Sagularla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı ürünüdür.
B) Yuğ adı verilen cenaze törenlerinde okunur.
C) Ölen kişinin ölümünden duyulan üzüntüyü dile getirir.
D) Hece vezniyle ve dörtlüklerle yazılır.
E) Şekil olarak kıtalara benzerler.
5.”Atasözü” kelimesinin karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sagu B) Destan C) Ozan D) Şaman E) Sav
6.Aşağıdakilerden hangisi tamamıyla Türk destanlarından oluşturulmuştur?
A) Göç- Bozkurt - Ramayana- İgor
B) Gılgamış-Manas-Türeyiş- Kalevela
C) Şu- Bozkurt-Ergenekon-Oğuz Kağan
D) Bozkurt-Şu-Şinto-Şehname
E) İlyada-Gılgamış-Mahabarata-Türeyiş
7.Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türk edebiyatının özellikleri arasında yer almaz?
A) Dil, saf Türkçe olup yabancı etkilerden uzaktır.
B) Eserler genellikle anonimdir.
C) Eserlerin tamamında milletin ortak duygu ve düşünceleri hakimdir.
D) Şiirde genellikle dörtlük kullanılır ölçü ise hecedir.
E) İslamiyet öncesi Türk Edebiyatında nesirdeki iç kafiyeye “seci” denir.
8.Türklerin cihana hakim olma düşüncesi ilk kez hangi eserde dile getirilmiştir?
A) Kutadgu Bilig’de B) Divan-ı Lügati’t-Türk’te
C) Orhun Abideleri’nde D) Savlarda
E) Manas’ta
9.Aşağıdaki terimlerden hangileri tamamıyla İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatına aittir?
A) Sagu, Ninni, Semai, Ağıt, B) Sav, Sığır, Gazel, Atasözü,
C) Koşuk, Yuğ, Sagu, Destan, D) Sav, Destan, Semai, Koşuk,
E) Kopuz, Manas, Ağıt, Ozan
10.Orhun Abideleri için verilen aşağıdaki bilgilerin hangisi doğrudur?
A) 8.yüzyılda yazılmıştır.Uygurların tarihini aydınlatır.
B) 6.yüzyılda yazılmıştır.Göktürklerin tarihini aydınlatır.
C) 8.yüzyılda yazılmıştır.Göktürklerin tarihini aydınlatır.
D) 11.yüzyılda yazılmıştır.Karahanlılar dönemini aydınlatır.
E) 11.yüzyılda yazılmıştır.Uygurlar dönemini aydınlatır.
11.Aşağıdakilerden hangisi destanların bir özelliği değildir?
A)Sözlü gelenekle,nesilden nesile aktarılır.
B)Milletlerin hayatını derinden etkileyen olayları,olağanüstü özellikler katarak anlatır.
C)Halkın hayatında derin iz bırakmış olayları yaratan bir kahramanın olması gerekir.
D)Hepsi nesir şeklindedir.
E)Olağanüstü özelliklerin yanında,gerçeğe ait unsurlarda içerir.
12.Aşağıdakilerden hangisi “Sagu”nun Divan Edebiyatındaki karşılığıdır?
A)Mesnevi B)Ağıt C)Rubai D)Mersiye E)Kaside
13.Aşağıdakilerden hangisinde İslâmiyet öncesi sözlü edebiyatla ilgili bilgi yanlışı vardır?
A) Kahramanlık türündeki lirik şiirlere koşuk, ağıl türündeki şiirlere ise sagu denir.
B) Dini törenler Şaman, Kam, Baksı, Ozan adını alan kişilerce yönetilir.
C) Büyücülük, müzisyenlik gibi nitelikleri olan şairler şiirlerini kopuz eşliğinde söylerler.
D) Sürek avlarına "sığır", ziyafet törenlerine "şölen", yas
törenlerine "yuğ" adı verilir.
E) Sözlü edebiyatımızın ilk ürünleri, Dede Korkut Hikâyeleridir.
14.Aşağıdakilerden hangisi, İslamiyetten önceki Türk şiirinin bir özelliği değildir?
A)Şiirler saz eşliğinde söylenir.
B)Hece ölçüsü kullanılır.
C)Genellikle zengin kafiye kullanılır.
D)Benzetmelerde tabiattan yararlanılır.
E}Nazım birimi dörtlüktür.
15Aşağıdakilerden hangisi Orhun Yazıtları'nın özelliklerinden birisi değildir?
A) Göktürk yazısı ile yazılmış ve Doğu Göktürklerin tarihi anlatılmıştır.
B) Türklerin Çinliler'e karşı kazandığı zaferi Ölümsüzleştirmek için VIII. yüzyılda yazılmıştır.
C) ilk defa XIX. yüzyılda Danimarkalı dil bilgini Thomsen tarafından çözülüp okunmuştur.
D) Sağlam, kuvvetli ve güzel bir Türkçe ile birlikte yabancı kelimelere de sık sık yer verilmiştir.
E) Önemli anıtlar Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk adına dikilen anıtlardır.
16.Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türk destanlarından değildir?
A) Saltuk Buğra Han Destanı B) Alp Er Tunga Destanı
C) Oğuz Kağan Destanı D) Türeyiş Destanı
E) Ergenekon Destanı
17.Aşağıdakilerden hangisi bir "doğa! destan" değildir?
A) Göç Destanı B) Alp Er Tunga Destanı
C) Şu Destanı D) Genç Osman Destanı E) Ergenekon Destanı
18. İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Dönemi sözlü ürünlerinden "Sağu" ite ilgili, aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A)Nazım birimi dörtlüktür, 7'li hece ölçüsüyle söylenmiştir.
B)Sevilen bir kimsenin ölümünden sonra yapılan ve "yuğ" denilen dini yas törenlerinde söylenen şiirlerdir.
C)Bu şiirlere Halk edebiyatında "ağıt", Klasik Türk edebiyatı nazmında "mersiye" denilmiştir.
D)ilk defa Yusuf Has Hacip tarafından Kutadgu Bilig'de yazıya geçirilmiştir.
E)"Sağu'larda ölen kimsenin değeri, yaptıkları, geride kalanların duydukları acılar anlatılmıştır.
19.Aşağıdakilerden hangisi İslâmiyet’ten önceki sözlü Türk Edebiyatı ürünü değildir?
A) Koşuk B)Sagu C) Varsağı D) Destan E) Sav
20.Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı yapılmıştır?
A)Göktürk alfabesi 38 harfli ilk ulusal alfabemizdir.
B)Tarihte ilk defa Türk adını kullananlar Göktürklerdir.
C)Göktürk yazıtlarında dil yabancı tesirlerden uzak sade bir dildir.
D)Göktürk yazıtlarını okumayı ilk başaran Danimarkalı Prof. Thomsen’dir.
E)Göktürk yazıtları VI. Asırda Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adlarına dikilmiştir.
Türk kelimesi ilk defa “Göktürk” devletinde isim olarak görülmektedir. Türk kelimesinin “türemekten” çıktığı -(türeli: kanun nizam, sahip olma)- ileri sürülür. Tarihçiler ise Türk kelimesinin “kuvvetli” manasına geldiğini ileri sürerler.
HAYAT: Türk varlığının, bilinebilen ilk zamanlarından itibaren aile çekirdeği etrafında halkalanıp genişleyen bir yapı oluşturduğu görülür: Aile – Uruğ – Boy – Budun.
İlk zamanların göze çarpan özelliği; atlı-göçebe bozkır hayatının hakimiyetidir.
“Meselâ Türk ırkı, eski Asya topraklarında bir ordu milletti. Milyonca at besleyen, at üzerinde yaşayan, at üzerinde ölen Türklerin uzun konuşmaya vakti yoktu. Yaşanılan bozkır iklîminin sertli de buna imkân bırakmıyordu. Onun için, Türkçe’de Gel! Git! Vur! Kır! Çık! İn! Koş! Dur! Gibi, tek heceli cümleler sesleniyordu.” .(Banarlı, Nihad Sami, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyat, 16. Baskı, İstanbul, 1999)
Atlı kültürünün kaynağı Orta Asya olduğu kabul edilir. At “tarih yapan hayvan” olarak nitelendirilmiştir. “KUŞ KANADI İLE TÜRK ATI İLE” (DLT) atasözü bu durumu açıklamaktadır. “At üstünde doğum, at üstünde ölmek Türk milleti için bir şerefti. At, bir silah gibi, bir kadın gibi “namus” sayılmıştır.
“Severiz esb-i hüner – mend-i sabâ – reftârı
Bie per-î – şekl sanem bir gözü âhû yerine.” (Gazi Giray-Kırım-XVI. Yy)
(Peri endamlı ve ahu gözlü güzeller yerine, biz, rüzgar yürüyüşlü ve hünerli atlarımızı severiz…) (Resimli Türk Edebiyatı Tarihi-N.S.Banarlı)
İlk dönemde tarım da görülmektedir. Çinlilerin Türklerden üzüm ve yonca ziraatı ile at terbiyesini öğrendiklerini ve buna karşılık, ipekçilik sanatı, çinicilik ve cam işçiliğini öğrettikleri bilinmektedir
Demir kültürünün, milattan önce iki bin yılına kadar çıktığı kabul edilmektedir. Demircilik mesleği kutsal kabul edilir. Demircilik sayesinde esaretten kurtulunulduğuna inanılır.
Kaynaklar genellikle, Türklerin temiz ahlaklı, dürüst ve cesur olduklarından bahsederler.
Türk’ler Büyük Okyanustan Hazar Denizi’ne kadarki büyük coğrafya üzerinde başta Çin olmak üzere, İran, Hint, Yunan ve Roma ile çeşitli siyasi, askeri ve ticari ilişkiler içinde olmuştur. Aynı zaman dünya ticaretinin kalbi “İpek “Yolu”nun tek hakimi olmuşlardır.
1-DESTAN DÖNEMİ
İnsanlığın ilk dönemlerinde kişilerin tabiatla, üstün güçlerle ve düşmanla mücadelesinde düş yoluyla ortaya koyduğu eser, söylediği söz, takındığı tavır mitolojik öğelerin oluşmasında etkilidir. Destan dilinde de mitolojik öğelerin, dini törenlerin, musikinin ve hayatla mücadelenin etkileri vardır.
Destan dönemi ile ilgili verilen resimlerdeki çeşitli eşyalar, ve kumaşlar üzerinde çizilen “Hayat Ağacı, kutsal boğa ve gök kartalları” mitolojik unsurların günlük yaşam içindeki nesnelere nasıl yansıdığının bir göstergesidir.
Ergenekon destanında ise destan dilindeki hayatla, düşmanla ve tabiatla mücadele etkili olmuştur.
MİTOLOJi NEDiR?
Mitoloji kelimesi, yunanca mythos ( masal - hikaye ) ve logos ( söz ) kelimesinden yapılmıştır. Mitoloji; çok ski zamanlarda gelmiş ve yaşamış olan ulusların inandıkları tanrıların, kahramanların, devlerin ve perilerin hayat ve bahseden hikayelerdir. Her toplumun kendine özgü bir mitoloji maceraları vardır. Ve temsil ettiği topluluğun aynası gibidir. Mitolojiler toplumdan topluma farklılık gösterdiği gibi ortak yanlarda çok bulunmaktadır. Mitolojide geçen öykülerin hepsi hayal ürünü değildir. Birçok mitolojide geçen tufan olayı, yapılan kazı ve araştırmalar sonuçu gerçek olduğu ispatlanmıştır.
ÇİN MİTOLOJİSİ:
Çin mitolojisine göre başlangıçta evren bir yumurtanın içindeydi. Evrende ilkin sonsuz ve sessiz bir hiçlik varmış. Her yer karanlıklar içindeyken ilk olarak Pengu (Pan Ku) oluştu. Pengu yumurtanın kabuğunu kırarak dünyayı on sekiz bin yılda düzene soktu. Yumurtanın üst kısmı yükselip gökyüzünü Yang'ı meydana getirdi. Alt kısmı ise çökerek yeri Yin'i oluşturdu. Yin dişi, Yang ise erkekti. Birbirlerini tamamladılar. Bu iki gücün birleşimi dev bir yaratıcılık etkisi doğurmuş ve sonuçta dünyanın ve varlıkların temelini oluşturmuştur. Bu ikiliğin her parçası birbirine geçmekte, birbirini koşullandırmakta, ayrı olamamakta, böylece karşıtlar arasındaki birlik ve savaş oluşmaktadır. Yin ve Yang enerjileri sürekli birlikte dans ederler. Ve böylece kozmik dengenin uyumunu yaratırlar. Yin, soğuk, karanlık ve atıldır. Yang, sıcak, aydınlık ve hayat doludur. Bu ikili sonradan Feng shui'yu, hayat enerjisinin akışını anlatan yaşama sanatını ortaya çıkarmıştır.Çin geleneklerine ve inanışlarına göre yaşamın sürmesini sağlayan; "Yin - Yang" olarak adlandırılan iki evrensel güç ve bu iki gücün etkileşiminin dengede tutulabilmesi prensibidir. Evrendeki bu iki karşıt gücün varlığı, varoluşun ayrılmaz iki kutbudur ve bu iki kutup sayesinde "Denge" sağlanabilmektedir. İnsanların vücudunda da bulunan bu iki karşıt gücün dengesi bozulduğu zaman, hastalıklar oluşmaktadır. Çin simgeleri arasında başı çeken Yin -Yang'da ortada beyaz ve siyah daireler bulunur. İç içe olmaları bu ikiliğin, düalitenin doğada olduğuna işaret eder ki aynı zamanda eril olanın dişili, dişil olanın erili içinde barındırdığına da dikkatimizi çeker.Pengu Yin ve Yangı oluşturduktan sonra ölür. Öldükten sonra sol gözünden güneş, sağ gözünden ay, kanından denizler, saçlarından ormanlar, gövdesinden yeryüzü, son soluğundan da rüzgarlar meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedeninde kaynaşan böceklerden de insanlar oluşur.Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine Tanrıça Nü-kua, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı.Yapısal birlik, evrensel cevher Çi aracıyla gerçekleşmektedir. Çi, bir enerji, "yaşam enerjisi" olarak izah edilebilir. Ve Çi'yi tek bir tanımla anlatmak mümkün değildir. Çin Tıp anlayışına göre, tüm evrene yayılmış Çi adlı bir enerji denizinin içinde yaşıyoruz. Çi, tüm canlılığın ölçüsü. Bir insanın Çi enerjisi üç yoldan sağlanıyor; doğum sırasında, soluduğumuz hava ile, yediğimiz ve içtiğimiz besinlerle.Çin mitolojisinde Ejderlere büyük önem ve yer verilmiştir. Mitolojiye göre Long adı verilen ejderlerin beş türü mevcuttu: Tanrıların evlerini koruyan kutsal ejderhalar; rüzgar ve yağmuru yöneten, aynı zamanda su baskınlarına neden olan ejder ruhlar; denizlerin ve okyanusların derinliklerini temizleyen doğa ejderleri; defineleri koruyan ejderler; ve beş penceli imparator ejderhalar. Taoizmde ejderler yang ilkeleri taşırlar ve sık sık su yada bulutlarla çevrilmiş olarak resmedilirler. Çin mitolojisinde Long-wang'lar, yani Ejderha Krallar, Taoizmde mistik yaratıklar olarak yerlerini almışlar. Yuan-shi tian-zong tarafından yönetilirler ve yılda bir kere ona raporlarını sunarlar. Cenaze törenleri ve yağmurlar üzerinde yargılama yetkisine sahiptirler. Eğer soylarından gelenlerin cenaze törenlerinde talihsizliklerine neden olacak kadar hata yapılırsa, Ejder Krallar dua etmeye başlarlar. Aynı zamanda kuraklık ve kıtlık devrinde onlar yağmur yağdırırlar.
İRAN MİTOLOJİSİ
Pers mitolojisi, İran platosu ve onun sınır bölgeleri ile Karadeniz'den Hoten'e kadar uzanan Orta Asya bölgelerinde yaşamış ve birbirleriyle kültürel ve dilsel olarak ilişkili olan eski halkların inanç ve ibadet uygulamalarının bütününe verilen isimdir.Anahtar MetinlerYaklaşık bin yıl önce Firdevsi tarafından kaleme alınmış Şahname Pers mitolojisinin merkezi toplamı, derlemesi konumundadır. Firdevsi'nin çalışması, atıflarıyla birlikte, Mazdaizm ve Zerdüştlük'teki karakter ve hikayelerden temel almıştır. Ayrıca kullanılan materyalin sadece Avesta`dan değil daha sonra ortaya çıkmış Bundahişn ve Denkard gibi metinlerden de olduğu bilinmektedir.Dini ArkaplanPers mitolojisindeki karakterler güçlü bir biçimde ikiye ayrılmıştır: iyi olanlar ve kötü olanlar. Bu ikici iyi-kötü anlayışı Pers mitolojisindeki hikaye, figür ve çeşitli motiflere de yansır. Bu anlayışın kökeni Zerdüştlük'teki Ahura Mazda'nın (Avestaca, daha sonraları Farsça'da Hürmüz) iki emanasyonu anlayışı üzerine kurulmuştur. Spenta Mainyu yapıcı enerjinin kaynağı, Angra Mainyu ise karanlık, yıkım ve ölümün kaynağıdır.Pers mitolojisinde büyük sayılarda bulunan daeva (Avestaca, Farsça: div) yani 'ilahi' veya 'parlak' isminde varlıklar da bulunmaktadır. Bunlara Zerdüşt Mazdaizmi'nden önceki zamanlarda tapılmaktaydı ve Vedik dinlerdeki gibi bu Zerdüşt öncesi Mazdaizm biçiminin bağlıları daeva`nın kutsal varlıklar olduğuna inanmaktaydı. Fakat, Zerdüşt'ün dini reformlarından sonra terim cinlerle özdeşleştirilmiştir. Yine de Hazar Denizi'nin güneyinde yaşayan İranlılar daeva tapımını sürdürdüler ve Zerdüştlüğü kabul etmemekte direndiler ve böylece de daeva`yı içinde barındıran bazı efsaneler bugüne kadar ulaşabilmiştir. Örnek olarak Mazandaran'ın Div-e Sepid yani "beyaz daeva" isimli efsanesi verilebilir.Ayrıca, Zerdüşt şeytan epitomisi, Angra Mainyu veya Farsça Ehrimen, daha sonraki dönemlerde İran edebiyatında Zerdüştçü/Mazdaist kimliğini kayberedek bir div olarak tasvir edilmiştir. İslam'ın bölgeyi fethinden sonraki dönemlerde Ehrimen noktalı vücuda ve iki boynuza sahip bir adam olarak tasvir edilmiştir. Zaman zaman İslam'daki şeytan kavramı ile de bütünleşmiştir.
İyi ve KötüPers mitoloji ve destanlarındaki en ünlü karakter Rüstem'dir. Bir başka ünlü figür de despotizmin sembolü olan Zahhak'tır. Zahhak sonunda Demirci Kaveh tarafından yenilgiye uğratılır. Zahhak ile ilgili ilginç ve bilgi verici bir nokta da Zahhak'ın omuzlarından çıkan ve onu koruyan iki engerek yılanıdır. Zira yılan çoğu Doğu mitolojisi gibi Pers mitolojisinde de kötülüğün sembolüdür. Pers mitolojisinde birçok farklı hayvan bulunur, bir kısmı iyiliği bir kısmı ise kötülüğü sembolize eder. İyiliği sembolize eden ve hiç kuşkusuz Pers mitoloji ve destanlarında büyük önem atfedilen hayvan kuştur. Bu kuşların en ünlüleri, büyük, bilge ve güzel olan Simurg ve kraliyet kuşu olan Huma'dır.
YUNAN MİTOLOJİSİ
Yunan mitolojisinin ilk ve en önemli kaynağı Homeros'tur. Homeros'un kim olduğu henüz tam olarak ortaya çıkmış değil. Pek çok açıdan bizler için hala bir sır. Nerede doğduğu ve yaşadığı konusunda hayli yazılmış ve çizilmiş ama bunların pek çoğu birbirini tutmamaktadır. Onu ölümsüzlüğe ulaştıran iki eseri ile tanınmaktadır. Bunlar İlyada ve Odysseia'dır. Ancak bu iki eserde de kendi yaşamıyla ilgili bilgi yoktur, ozan kendinden söz etmemiştir. Homeros hakkında bilinen en kesin şeyler MÖ.850 civarında yaşadığı ve İzmirli olduğudur.
Yunan mitolojisinde bazı tanrı ve tanrıçalar:
Agamemnon - Yunan mitolojisinde Miken kralı, Sparta Kralı Menelaos’un büyük kardeşi, orduları Truva (Troya) savaşına götüren kumandan. Agamemnonismi, İngiliz Kraliyet Donanması’na ait bir savaş gemisine verilmiş, bu gemi Çanakkale Savaşına da katılmıştır.
Herakles (Herkül): Klasik mitolojinin en ünlü kahramanıdır.Doğduğu günden itibaren tanrısal bir kuvvete sahiptir. Herkül kelimesi günümüzde çok kuvvetli kişiler için kullanılmaktadır. Ünlü haltercimiz Naim Süleymanoğlu, bu sporu yaparken Cep Herkülü olarak anılmaktaydı.
Hypnos: Yunan mitolojisinde uyku tanrısı. Günümüzde yapılan hipnoz seansları buradan gelmektedir.
Europa: Kitolojiye göre Suriyeli güzel bir kızdır. Zeus Europa’ya aşık olur. Avrupa kıtasının ismi buradan gelmektedir.
SORULAR:
1-Mitoloji nedir?
2-Naim Süleymanoğlu niçin Cep Herkülü olarak anılmaktadır?
3-İran Mitolojisinin en önemli unsuru nedir?
2-SÖZLÜ EDEBİYAT
Sözlü edebiyatın en önemli kaynağı destanlardır.Dünya edebiyatları içinde destanlar yönüyle en zengin edebiyat Türk edebiyatıdır. Diğer milletlerin bir veya iki destanı varken Türklerin bunlardan kat kat fazla destanı vardır.
Destan, milletin hayatını derinden etkileyen büyük savaşlar, göçler, istilalar sonucunda oluşur. Eğer tarihin karanlık devirlerinde, halk arasında oluşmuş ve sonradan bir şair ya da yazar tarafından yazıya geçirilmişse doğal destan adını alır. Millet hayatında önemi olan bir olayı bir şair ya da yazar kendisi destanlaştırmışsa buna da yapma destan denir.
Elbette bir milletin tarih zenginliğini doğal destanlar ortaya koyar. Bu yönüyle Türk destanları bir hayli önemlidir.
Asıl ürününü doğal destanlar dediğimiz tür oluşturur.
Sözlü edebiyatın gelen özellikleri:
a)Sığır (av törenleri), şölen (dini ayinler), yuğ (ölen kişinin ardından yapılan törenler) adı verilen toplantılardan doğmuştur.
b)Ozan, baskı, kam denen kişilerce, saz eşliğinde söylenir.
c)Şiirlerde hece ölçüsü kullanılmış, bunların 7’li, 8’li ve 12’li olanları tercih edilmiştir.
d)Nazım birimi olarak dörtlük kullanılmıştır.
e)Daha çok yarım kafiye ve redif kullanılmıştır. Bazı şiirlerde kafiye dize başlarında görülmekle birlikte, sonlarda kullanılması daha yaygındır.
f)Nazım şekli olarak sav, sagu ve koşuklar görülür.
g)Dil yabancı tesirlerden uzak, saf bir Türkçedir.
Eski Türk Toplumunda Şairler
Türk toplumunda şairler aynı zamanda rahip, büyücü, bilici, hekim, dansçı ve musikici idiler. Bunlar şaman, kam, oyun, baskı, ozan gibi anlar verilir.Bunların tanrılara kurban sunmak, ölülerin ruhlarının gökyüzüne çıkması için yol göstermek, hastaları sağırmak, gelecekten haber vermek gibi çeşitli görevleri vardı. Bu işler için özel törenler yapılır. Bu törenlerde şamanlar çoşup kendilerinden geçerek çalar, söyler, dans niteliği taşıyan hareketlerle sıçrar, toplumu etkileri altında bırakırlardı.
Törenler:
1-Sığı Töreni ; Eski Türk inanışlarında ungun’lar (totemler) önemli bir yere sahipti.Bu totemlerden biri de Öküz idi.Yılın belli dönemlerinde Türkler, bu kutsal sayılan öküzleri avlamak için sürek avına çıkar bunu da dini bir tören havasında yaparlardı. Totemleri yaralamak suretiyle öldürmenin uğursuzluk getirebileceğine inanılmasından dolayı bunlar canlı olarak yakalanırdı. Şairler bu törenlerde avlanmanın kutlu geçmesi ve bereketli olması için kopuz eşliğinde dinsel şiirler söylerler, bu şiirle ava katılanları coşturmayı amaçlar, avdan sonra da bu törenlerde yararlılık gösterenlerle ilgili kahramanlık şiirleri okurdu. Bu törenler daha sonra dinsel içeriklerini kaybetmiş ve bir çeşit av eğlencesi niteliğini kazanmıştır.
2-Şölenler; Eski Türklerde her kabilenin özel bir totemi olur, kabileler totemlerinin etini yemez, yalnız yılda bir defa büyük bir dini tören yaparak totemi kurban eder, kurban edilen totemin yerine de yeni avlanmış bir başka totem koyarlardı.İşte totemlerin kurban edildikleri bu günlerde yapılan dinsel ziyafetlere şölen denirdi.Şölenlerde şairler sazlarla şiirler söylerdi. Toy adıyla da anılan bu ziyafetlerde sonraki zamanlarda dinsel içerikli olmayan aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirler de söylenmiştir.
3-Yuğ Törenleri: Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset bir çadıra konur, ölen kişinin akrabaları kurbanlar keserek bu kurbanları çadırın önüne koyar, sonra hep birlikte atlara biner. Çadırın çevresinde yedi defa dönerlerdi.Ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra da benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir ve mezarın etrafında yedi kez dönülürdü.Gömülen kahramanın mezarı çevresine balbal denilen taşlar dikilirdi.Türkler arasında yazı yaygınlaşınca böyle taşlar üzerine kitabeler dikilmeye başlandı. Köktürk Kitabeleri bu işlevle dikilmiş balballardır. Saz şairleri bu yas törenlerinde çeşitli şiirler söylerdi.
Totem: Bireyin ya da bir gurubun eski çağlarda boy göstermeye başladığı kendini koruduğuna inanılan; mistik, büyüsel duygularla bağlı bulunduğu hayvan eşya, herhangi bir madde veya görülmeyene duyulan inançtır.
SORULAR:
1-Toy hakkında bilgi verin?
2-Totem nedir?
3-Oğuzların Ozan, Yakutların Baksı, Tonkuzların Şaman adını verdikleri; genel anlamda “şair” olarak bilinen kişilerin ilk dönem Türk toplumlarındaki fonksiyonları nelerdir? Anlatınız.
4-Sözlü edebiyatın özelliklerini maddeler halinde yazın?
A)COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)
1.Koşukİslam’dan önce sığır törenlerinde, şölenlerde söylenen aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirlere koşuk denir. Daha çok lirik, pastoral ve epik özellikler taşıyan bu şiirler belli bir ezgiyle söylenmiş, bu ezginin oluşması için kopuzdan da yararlanılmıştır.a. Hece vezni ve yarım kafiye ile söylenen şiirlerdir.b. Nazım birimi dörtlüktür. c. Bu şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb)d. 7’li hece vezniyle söylenirdi.e. Genellikle lirik şiirledir. Bu yüzden Koşukların duygu yönü ağır basar.f. Kopuz eşliğinde söylenir.g. Yiğitlik, aşk, tabiat konularını işler. h. Bu şiirlerin İslâm sonrası halk edebiyatındaki adı koşma özellikle (koçaklama ve güzelleme)dır.
KOŞUK Günümüz Türkçe’siyle Söylenişi
Keldi esin esneyü Rüzgâr eserek geldi
Kadka tükel osnayu Kar tipisine benziyordu
Kirdi budun kasnayu Halk titreyerek (evlere) girdi
Kara bulıt kükreşür Kara bulutlar görülüyor
Kar buz kamuğ erüşdi Karlar ve buzlar hep eridi
Taglar suvı akışdı Dağların suyu (seller halinde) aktı
Kökşin bulıt örüşdi Mavimtırak bulutlar belirdi
Kayguk bolup ögrişür Kayıklar gibi sallanıp duruyor
Tümen çeçek tizildi On binlerce çiçek sıra sıra dizildi
Bükünden ol yazıldı Tomurcuklarından çözüldü
Üküş yatıp özeldi Uzun süre yatmaktan sıkılmışlardı
Yirde kopa adrışur Yerden biterek birbirlerinden ayrılıyorlardı.
(XI. yy. Türk Şiiri, Talat Tekin, Ankara, 1989)
2. SaguYuğ törenlerinde ölen kişinin kahramanlıklarını anlatan, onun ölümünden duyulan üzüntüyü dile getiren şiirlerdir. Şekilsel olarak koşuklara benzer.a. Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir.b. Ölen kişinin kahramanlıklarını, başarılarını, erdemlerini anlatır; ölümlerinden duyulan üzüntüyü dile getirir.c. Koşuk nazım şekliyle söylenir.d. Dörtlükler halinde söylenir.e. 4+3=7’li hece ölçüsüyle yazılır.f. Bu şiirlere İslâm sonrası halk edebiyatında “ağıt”, Divan edebiyatında “mersiye” denirg. “Yuğ” denilen ölüm törenlerinde söylenir. h. Divanu Lûgatit-Türk’teki Alp Er Tunga sagusu bu türün önemli bir örneğidir.ı. Sagu söyleyen kişilere sagucu ya da ağıtçı denir.
i. Saguda düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb)
METİN SORULARI
1-Şiirde hangi mevsimler ve bu mevsimlerin hangi özellikleri dile getirilmiştir? Bu özellikler gerçekçi bir anlayışla verilmiş midir?
2-İkinci dörtlükte yer alan teşbihi belirtiniz.
3-Okuduğunuz şiirde tabiat tasvirlerine geniş yer verilmesinin sebeplerini açıklayınız.
4-Şiirin veznini ve duraklarını gösteriniz.
5-“YUĞ" töreni hakkında bilgi verin.
6-İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Dönemi sözlü ürünlerinden "Sagu"nun özeliklerini maddeler halinde yazınız.
7-İslâmiyet’ten Önceki sözlü Türk Edebiyatı ürünlerini yazınız.
8-Ağıt ne demektir, edebiyatımızda bu tür şiirlerin diğer adları nelerdir?
9-Eski Türk şiirinde nazım birimi nedir?
10-İslamiyet öncesi Türk şiirini şema ile gösterin.
11-İslâmiyet öncesi Türk şiiri için aşağıda verilen bilgilerin doğruluğunu değerlendiriniz. (D) (Y)
- Yuğ, şölen, sığır gibi törenlerden doğmuştur. ( )
- Dörtlüklerden oluşur. ( )
- Hece ölçüsü kullanılmıştır. ( )
- Cönk denilen kitaplarda toplanmıştır. ( )
- Aşk, tabiat, ölüm gibi konuları işler. ( )
12-Aşağıda sözlü edebiyatın özelliklerinden bazıları verilmiştir. Bu bilgilerin doğruluğunu değerlendiriniz. (D) (Y)
- Yabancı etkilerden uzak kalan milli bir edebiyattır. ( )
- Dini törenlerden doğmuştur. ( )
- Başlıca verimleri destan, koşuk, sagu, sav’dır. ( )
- Hece ölçüsü yarım kafiye, dörtlük birim olarak kullanılır. ( )
- Sanatlı ve mecazlı bir anlatıma sahiptir. ( )
KOMPOZİSYON
Aşağıda verilen konu hakkındaki görüşlerinizi yazınız.
Konu: Baharın gelişi insanlar arasında hayatı sevinçle karşılama duygusu uyandırırken, sonbahar insanlara ölümü hatırlatmaktadır. Sizce bunun nedenleri nelerdir?
B) OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN METİNLER
Destan:Eski çağlarda genellikle tanrıların,olağanüstü güçlerin yaptıkları savaşları,savaş katılanların başlarından geçenleri,gösterilen kahramanlıkları,yaşana olağanüstü olayları,felaketleri hayal gücüyle donatarak ve manzum olarak anlatan ürünlere denir.Bunların çoğu anonimdir.Mitolojiyle karıştırmamak gerekir.Mitolojinin kahramanları tanrılar ve tanrılaştırılmış insanlardır.Ayrıca, Aşık Edebiyatı nazım şekillerinden “destan”ın söyleyeni bellidir.
Bir milletin destanının olabilmesi için;
1)Milletin tarihinin efsaneler yaratma dönemine uzanacak kadar eski olmaması,
2)O milleti tarihinde unutulmaz tabiat olayları,büyük savaşlar,göçler,istilalar,yeni coğrafyada vatan kurmalar gibi halk hayat ve hafızasını nesillerce meşgul edecek olaylar bulunmalıdır.
3)Bütün bu olayları derleyip gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak birisinin olması gerekir.
Destanların Özellikleri
1)Olağanüstü olaylara ve kişilere yer verilir.
2)Destanların söyleyeni belli değildir.
3)Bir milletin ulusal törelerini,inançlarını ve değerlerini yansıtır.
4)Destan kahramanlarına tarih sayfalarında rastlanabilir(Oğuz Kağan Destanı-Mete Han)
Destanlar Doğal ve Yapma Destanlar Olmak Üzere İkiye Ayrılırlar
A)Doğal Destanlar:Milletlerin ilkel çağlarında kendiliğinden oluşan,ait olduğu milletin vicdanında derin izler bırakan bir olayın nesilden nesile aktarılarak- hayal gücü de katılarak-anlatılmasıdır.Anonim özellikler gösteren bu destanlar derlenip şekillenir.
1)İlyada ve Odysseia(Homeros)
2)Şehname(Firdevsi)
3)Kalevala(Lönnört) 4)Nibelungen(Wagner):Almanların
5)Ramayana:Hintlilerin
6)Chasenderolant:Fransızların
7)Oğuz Kağan,Türeyiş
B)Yapma Destanlar:Yeni ve yakın çağlarda,herhangi bir tarihi olayın bir şair tarafından yazılmasıyla oluşan destanlardır.
1)Vergilius(Aeneis,Latin Edb.),
2)Çılgın Orlando(İtalyan şair,Ariosto):
3)Kurtarılmış Küdüs(Tasso):
4)Kaybolmuş Cennet(Milton):
TÜRK DESTANLARINDA MOTİFLER
1-KÖK-BÖRİ: Totem devri yaşayan Türklerin totemi bozkurt, destanlarda hayat ve savaş gücünü temsil eder. Bozkurt, destanlarda Tanrı kurt ,anne kurt, ordular önünde yürüyen kumandan olarak geçer.Türkler bozkurta önce Tanrı diye tapmışlar, sonra kendilerinin bozkurt soyundan geldiklerine, böylelikle birer bozkurt olduklarına inanmışlardır.
2-IŞIK: Bu motif destanların kuruluşunda kutsiyetten kaynaklanan hayat verici bir özelliğe sahiptir.Destanların büyük kahramanları; bu kahramanlara kadınlık ve mukaddes Türk çocuklarına annelik yapan kadınlar ilahî bir ışıktan doğarlar.Şamanist inanca göre yerden on yedi kat göğe doğru gittikçe aydınlanan bir nur âlemi vardır ki bunun on yedinci katında bütün göz kamaştırıcı ışığıyla Türk Tanrısı oturur.Yeryüzünde iyilik yapan ruhlar da bir kuş şeklinde bu nur âlemine uçarlar.
3-RÜYA: Destanın bütününü etkileyen ve destan kahramanlarının hareket alanını belirleyen bir motiftir.Bir mücadele üzerine kurulu destanlarda kazanılacak başarı veya yaşanacak bir felaket düş yoluyla önceden öğrenilir. Kadercilik anlayışı düş motifiyle destanlarda işlenir.
4-AĞAÇ: Destanlarda ağaç motifi üç yönüyle yer alır: Sığınak (Oba), Ana ya da Ata, varlığı, devleti temsil eden sembol.İnsanlığın yaratılışı hakkındaki Türk düşüncesine göre Tanrı, yeryüzündeki dokuz insan cinsini, bu insanlardan önce yarattığı dokuz dallı ağacın gölgesinde barındırmıştır.
5-KIRKLAR:Bu motif, kahramanlar etrafındaki gücü temsil eder.Kırk sayısı bazı eşya ve davranışları sınırlar.Oğuz Kağan’ın kırk günde yürümesi, konuşması gibi.Kırk sayısı görünmez aleminden gelen koruyucu, güç verici kutsiyete erişmiş şahısları da simgeler.
6-AT: At destanlarda önemli bir konuma sahiptir. Bunun temelinde göçebe kültürün yarattığı zorlayıcı koşullar vardır.Ata bir tür dinsel totem özelliği kazandıran şamanist inançtır. At, kahramanın başarıya ulaşmasında en etkin güçtür.Sahibini korur, ona yol gösterir, tehlikelere karşı uyarır.
7-OK-YAY: Destanlarda maden isimlerinin sıkça geçmesi Türklerin savaşçı bir ulus oldukları kadar savaş aracı üretmede de usta olduklarını gösterir.Destanlardaki maden isimleri tamamiyle Türkçe’dir.Bu da Türklerin çok eskiden beri madencilikle uğraştıklarının delilidir.Ok- yay motifi destanlarda sadece savaş aracı olarak geçmemiş,Türk üstünlüğünü ifade etmiş, hukuki bir sembol haline gelmiştir.
8-MAĞARA: Bu motif destanlarda sığınak ve ana karnını temsil eder.Bazen de ilahî buyruğun tebliğ edildiği yer olarak karşımıza çıkar.
9-AK SAKALI İHTİYAR: Destanlarda hakanların akıl danışıp öğüt diledikleri gün görmüş yaşlılar vardır.Derin tecrübeli bu kimseler, geç hakanlara yol ve iz gösterirler.Bu, Türklerin alimlere mukaddes insan gözüyle bakıp ilme değer verdiklerini gösterir.
10-YADA TAŞI: Bu taş destanlarda millî birlik ve bütünlüğü, halkın mutluluğunu ve devletin idealini temsil eder.Bu taş ülkeden çıkarıldığında birlik ve bütünlük bozulur ve kıtlık baş gösterir.
METİN SORULARI
1-Destanda Oğuz’un vücudu hayvanlar aleminden alınma benzetmelerle tasvir edilmiştir. (MEB, TE2 Syf. 32). Bunun sebebini açıklayınız.
2-Oğuz Kağan destanında Oğuz’un doğumundan gençliğine kadar olan bölüm çok kısa anlatılmıştır (MEB, TE 2 Syf. 32). Bunun sebebi nedir? İlk dönem Türk toplum hayatını da göz önünde bulundurarak açıklayınız.
3-Dede Korkut kitabında söylendiğine göre, eski Türk toplumunda çocuk, kuvvetli ve cesur olduğunu ispat ettikten sonra ad alıyor, sosyal bir şahsiyet haline geliyordu. Destanda Oğuz kuvvetli ve cesur olduğunu nasıl ispat ediyor?
Ben sizlere oldum Kağan
Alalım yay, dahi kalkan
Talih bize olsun nişan
Bozkurt sesi olsun Uran(1)
Demir kargılar bir orman
Avlakta yürüsün kulan(2)
Daha deniz, daha Muran(3)
Gün Tuğ(4) olsun, Gök Kurıkan(5)
5-Oğuz’un kağan olduktan sonra söylediği yukarıdaki türküyü açıklayınız.
6-Yapma Destanlar hakkında bilgi verin?
7-Türk Destanlarında görülen motifler nelerdir?
8-Balbal nedir? Araştırınız.
9-Aşağıda destanlarla ilgili verilen bilgilerin doğruluğunu değerlendiriniz.
- Tarihin bilinmeyen devirlerini yansıtması ( )
- Manzum olması ( )
- Sözlü geleneğe bağlı olması ( )
- Tamamen tarihi gerçekleri yansıtması ( )
- Kahramanların olağanüstü özelliklere sahip olması ( )
NOT: Tarih-i Oğuzan ve Türkân’a (Reşideddin-Camiü’t-tevârih) göre Oğuz’un ilk ceddi Hz. Nuh’un oğlu Yasef’dir. Hz. Nuh, yeryüzünü oğulları arasında bölüştürdüğü zaman, Türkistan’ı büyük oğlu Yasef’e vermiştir. Yasef’in Türkçe adı Olcay Han’dır. Olcay Han göçebedir. Yaylak ve kışlağıTürkistan’dadır. Olcay’ın oğlu Ohib Yavku Han’dır. Onun dört oğlu vardır. Oğuz, bunlardan Kara Han’ın oğludur. (Mehmet KAPLAN, Tip Tahlilleri, Dergah Yayınları)
3. YAZILI EDEBİYAT
Türklerin yazılı eserler ortaya koymasıyla başlar. Yazılı Türk edebiyatının, bugün elimizde sağlam vesikaları bulunan başlangıcı M.S. VIII. asra aittir. Bu vesikalar ilk ulusal alfabemiz olan Gök-Türk yazısıyla yazılmış Gök-Türk yazıtlarıdır. Yazıtlardaki alfabenin işlenmişliğine bakılırsa bu yazı dilinin çok eski çağlarda da kullanılmış olması muhtemeldir. Nitekim V. asırda yazıldığı söylenen ve Kırgızlara ait olduğu bilinen Yenisey Yazıtlarında da aynı alfabenin kullanıldığı görülmektedir.
Bu dönemi Göktürk ve Uygur dönemi eserleri olarak iki grupta inceleyebiliriz.
1) Göktürk (Orhun) Yazıtları (VIII. yy
Göktürk Kitabeleri, VIII. Yüzyılda yazılmıştır. Türklerin ilk yazılı örnekleridir. Avrupa’da ilk yazılı eserlerin XII. Yüzyıla ait olduğu düşünülürse, Türklerin çok eski bir edebi geçmişe sahip oldukları daha iyi anlaşılır.
Türkler ölenlerin ardından onların yaptıklarını, başarılarını, kişiliğini öven taşlar dikerlerdi. Bu taşlara genel bir deyimle “balbal” denirdi. Abidelerde ölen kişinim yaptıkları kendi ağzından anlatılır, böylece sonsuzluğa ulaşacağı sanılırdı. Bu nedenle bu taşlara bengi taş adı verilmektedir.
Göktürk Kitabeleri, Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan adlarına dikilen üç abideden oluşmaktadır.
Taşların ilki, Göktürklerin dört hakanına vezirlik yapan Bilge Tonyukuk tarafından 720 tarihinde diktirilmiştir. Yazılar kendisine aittir.
Diğer iki kitabe, birinciden daha güzel ve zengin bir dille yazılmıştır. Bunların da yazarı Yoluğ Tigin adlı bir Türk edibidir. Onun yazdığı taşlar, Çinlilere karşı açtığı istiklâl savaşıyla Göktürk devletini yeniden kuran Kutluk Han’ın oğulları Bilge Kağan ile Kül Tigin adlarına dikilmiştir. Kül Tigin abidesinin dikilişi, m.s. 732, Bilge Kağan abidesinin dikiliş m.s. 735’tedir. Abideler sahiplerinin ölümünden birer sene sonra dikilmiştir.
Göktürk Kitabeleri, Göktürkler devri Türk tarihinin en önemli tanığıdır. Kitâbelerde Türklerin Çinlilerle yaptığı mücadelelere geniş yer verilmektedir. Beylerin ve halkın Çinlilere olan hayranlıkları sonucu devletin dağılıp milletin esir olduğu belirtilmektedir. Buna karşılık, kültürel kimliğe çıkıp, birlik ve beraberlik içinde hareket ettiklerinde yeniden bağımsız bir devlet kurmayı başardıkları anlatılmaktadır.
İltiriş Kutluk Han Çinlilerden kaçarak Türk birliğini sağlamış. Öldüğünde çocukları (Bilge Kağan,Kül Tİgin) küçük olduğu için yerini kardeşi Kapagan almıştır. Birliğin tehlikeye girdiği anlarda Bilge Kağan, kardeşi Kültigin’in yardımıyla hakanlığa geçmiş, Çinlilere karşı başarılı savaşlar vererek Çin’i haraca bağlamıştır.
Göktürklerin kullandığı yazıda 38 harf bulunuyor. Bu yazı da birçok bakımdan milli çizgiler taşımaktadır.
İşareti “OK – UK” diye okunur ve “OK”a benzemektedir.
İşareti “YA” diye okunur ve “YAY”a benzer.
İşareti “EB –B” diye okunur “Eb –Ev dedikleri çadıra benzemektedir.
Göktürk Kitabeleri kaynı zamanda tarih, hatıra ve nutuk (hitabet) türünün ilk örnekleridir. Kitabelerde görülen sanatkâ rane üslûp, Türklerin VIII. Yüzyıldan önce de gelişmiş bir edebiyata ve yazı diline sahip oldukları görülmektedir.
): Bunlarda Çinlilere karşı bağımsızlık savaşı yapan, Türk bütünlüğünü yeniden kurmak için içte ve dışta yaşayan Göktürklerin hikayesi anlatılır. Bu abideler 38 harfli olan Göktürk alfabesiyle yazılmıştır. Bunlardan en önemli olanları üç tanedir.
a) Bilge (Vezir) Tonyukuk Yazıtı (720-725): Dört bakana vezirlik etmiş olan Tonyukuk tarafından yazılmıştır. Daha çok Çinlilerle yapılan savşlar anlatılmaktadır.
b) Kül Tigin Yazıtı (732): Göktürk hakanı olan Bilge Kağan kardeşi Kül Tigin’in ölümü üzerine bu abideyi dikmiştir.
c) Bilge Kağan Yazıtı (735): Göktürk hakanı olan Bilge Kağan’ın ölümünden sonra yazdırılmış birabidedir. Son iki yazar daha çok dönemin olaylarından , törelerinden ve Bilge Kağanın ulusuna dilediği iyi dileklerden söz eder.
* “Türk” adının geçtiği ilk yazılı belge ve Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleri olan Göktürk abidelerindeki yazılar Prof. Thomsen ve Radloff tarafından okunmuştur.
2)Uygur Dönemi Eserleri: Göktürk devletinin yıkılmasından sonra kurulan Uygur hanlıklarından kalma eserlerdir. Daha çok Buddha ve Mani dininin esaslarını anlatan metinlerdir. Bunlar Turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Uygurların kağıda kitap basma tekniğini bildikleri anlaşılmaktadır. Dönemden kalma birçok hikayenin yanında “kökünç” denilen bir tür ilkel tiyatro eserleri de vardır. Uygurlar bu eserleri 14 harfli Uygur alfabesiyle yazmışlardır.
METİN SORULARI
“Türk Oğuz begleri! Budun! Eşiding:
Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun, ilingin törüngin kim artadı?”
(Türk Oğuz beyleri! Milleti! İşitin:
Üstte gökyüzü çökmezse, altta yeryüzü delinmezse, Türk milleti ilini töreni kim bozabilir?” (Göktürk Kitabeleri)
1-Yukarıdaki cümlelerin söyleniş biçimine dikkat ederek Göktürk Kitabelerinin daha çok hangi türe yakın olduğunu söyleyebiliriz?
“Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burada vurdum. Yanılıp öleceğini yine burada vurdum. Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum.” (Göktürk Abideleri)
2-Göktürk Kitabeleri’ne “Bengi taş” (edebi taş) denmesinin sebebi nedir?
3-Bu yazıları kime yontturmuş? (MEB, TE 2 Syf. 44).
4-Kağan millet için neler yapmış? (MEB, TE 2 Syf. 44).
5-Metinde nutuk özelliği taşıyan cümleleri bulunuz.
6-Aşağıda Göktürk Yazıtları için verilen bilgilerin doğruluklarını değerlendiriniz.
- Türk Edebiyatının ilk yazılı ürünleridir.( )
- VllI. yüzyıla aittirler. ( )
- Göktürk alfabesi ile yazılmışlardır.( )
- En önemli üç tanesi; Bilge Kağan, Kültigin ve Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir. ( )
KOMPOZİSYON ÇALIŞMASI
Bilge Kağanın Türk milletine söylediklerinde, bugün için geçerli olan görüşleri tespit ederek kendi görüşlerinizi yazınız. Metni, Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku ile karşılaştırınız. Düşüncelerinizi yazınız.
TEST SORULARI
1.Orhun Abideleri için verilen aşağıdaki bilgilerin hangisi doğrudur?
A)8.yüzyılda yazılmıştır. Uygurların tarihini aydınlatır.
B)6.yüzyılda yazılmıştır. Göktürklerin tarihini aydınlatır.
C)8.yüyılda yazılmıştır. Göktürklerin tarihini aydınlatır.
D)11.yüzyılda yazılmıştır. Karahanlılar dönemini aydınlatır.
E)11.yüzyılda yazılmıştır. Uygurlar dönemini aydınlatır.
2.Aşağıdakilerden hangisi destanların bir özelliği değildir?
A)Sözlü gelenekle, nesilden nesile aktarılır.
B)Milletlerin hayatını derinden etkileyen olayları, olağanüstü özellikler katarak anlatır.
C)Halkın hayatında derin iz bırakmış bir olay ve bu olayları yaratan kahramanın olması gerekir.
D)Hepsi nesir şeklindedir.
E)Olağanüstü özelliklerin yanında,gerçeğe ait unsurlarda içerir.
3.Aşağıdakilerden hangisi Sagu’nun divan edebiyatındaki karşılığıdır?
A)Mesnevi B)Ağıt C)Rubai D)Mersiye E)Kaside
4-Sagularla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı ürünüdür.
B) Yuğ adı verilen cenaze törenlerinde okunur.
C) Ölen kişinin ölümünden duyulan üzüntüyü dile getirir.
D) Hece vezniyle ve dörtlüklerle yazılır.
E) Şekil olarak kıtalara benzerler.
5.”Atasözü” kelimesinin karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sagu B) Destan C) Ozan D) Şaman E) Sav
6.Aşağıdakilerden hangisi tamamıyla Türk destanlarından oluşturulmuştur?
A) Göç- Bozkurt - Ramayana- İgor
B) Gılgamış-Manas-Türeyiş- Kalevela
C) Şu- Bozkurt-Ergenekon-Oğuz Kağan
D) Bozkurt-Şu-Şinto-Şehname
E) İlyada-Gılgamış-Mahabarata-Türeyiş
7.Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türk edebiyatının özellikleri arasında yer almaz?
A) Dil, saf Türkçe olup yabancı etkilerden uzaktır.
B) Eserler genellikle anonimdir.
C) Eserlerin tamamında milletin ortak duygu ve düşünceleri hakimdir.
D) Şiirde genellikle dörtlük kullanılır ölçü ise hecedir.
E) İslamiyet öncesi Türk Edebiyatında nesirdeki iç kafiyeye “seci” denir.
8.Türklerin cihana hakim olma düşüncesi ilk kez hangi eserde dile getirilmiştir?
A) Kutadgu Bilig’de B) Divan-ı Lügati’t-Türk’te
C) Orhun Abideleri’nde D) Savlarda
E) Manas’ta
9.Aşağıdaki terimlerden hangileri tamamıyla İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatına aittir?
A) Sagu, Ninni, Semai, Ağıt, B) Sav, Sığır, Gazel, Atasözü,
C) Koşuk, Yuğ, Sagu, Destan, D) Sav, Destan, Semai, Koşuk,
E) Kopuz, Manas, Ağıt, Ozan
10.Orhun Abideleri için verilen aşağıdaki bilgilerin hangisi doğrudur?
A) 8.yüzyılda yazılmıştır.Uygurların tarihini aydınlatır.
B) 6.yüzyılda yazılmıştır.Göktürklerin tarihini aydınlatır.
C) 8.yüzyılda yazılmıştır.Göktürklerin tarihini aydınlatır.
D) 11.yüzyılda yazılmıştır.Karahanlılar dönemini aydınlatır.
E) 11.yüzyılda yazılmıştır.Uygurlar dönemini aydınlatır.
11.Aşağıdakilerden hangisi destanların bir özelliği değildir?
A)Sözlü gelenekle,nesilden nesile aktarılır.
B)Milletlerin hayatını derinden etkileyen olayları,olağanüstü özellikler katarak anlatır.
C)Halkın hayatında derin iz bırakmış olayları yaratan bir kahramanın olması gerekir.
D)Hepsi nesir şeklindedir.
E)Olağanüstü özelliklerin yanında,gerçeğe ait unsurlarda içerir.
12.Aşağıdakilerden hangisi “Sagu”nun Divan Edebiyatındaki karşılığıdır?
A)Mesnevi B)Ağıt C)Rubai D)Mersiye E)Kaside
13.Aşağıdakilerden hangisinde İslâmiyet öncesi sözlü edebiyatla ilgili bilgi yanlışı vardır?
A) Kahramanlık türündeki lirik şiirlere koşuk, ağıl türündeki şiirlere ise sagu denir.
B) Dini törenler Şaman, Kam, Baksı, Ozan adını alan kişilerce yönetilir.
C) Büyücülük, müzisyenlik gibi nitelikleri olan şairler şiirlerini kopuz eşliğinde söylerler.
D) Sürek avlarına "sığır", ziyafet törenlerine "şölen", yas
törenlerine "yuğ" adı verilir.
E) Sözlü edebiyatımızın ilk ürünleri, Dede Korkut Hikâyeleridir.
14.Aşağıdakilerden hangisi, İslamiyetten önceki Türk şiirinin bir özelliği değildir?
A)Şiirler saz eşliğinde söylenir.
B)Hece ölçüsü kullanılır.
C)Genellikle zengin kafiye kullanılır.
D)Benzetmelerde tabiattan yararlanılır.
E}Nazım birimi dörtlüktür.
15Aşağıdakilerden hangisi Orhun Yazıtları'nın özelliklerinden birisi değildir?
A) Göktürk yazısı ile yazılmış ve Doğu Göktürklerin tarihi anlatılmıştır.
B) Türklerin Çinliler'e karşı kazandığı zaferi Ölümsüzleştirmek için VIII. yüzyılda yazılmıştır.
C) ilk defa XIX. yüzyılda Danimarkalı dil bilgini Thomsen tarafından çözülüp okunmuştur.
D) Sağlam, kuvvetli ve güzel bir Türkçe ile birlikte yabancı kelimelere de sık sık yer verilmiştir.
E) Önemli anıtlar Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk adına dikilen anıtlardır.
16.Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türk destanlarından değildir?
A) Saltuk Buğra Han Destanı B) Alp Er Tunga Destanı
C) Oğuz Kağan Destanı D) Türeyiş Destanı
E) Ergenekon Destanı
17.Aşağıdakilerden hangisi bir "doğa! destan" değildir?
A) Göç Destanı B) Alp Er Tunga Destanı
C) Şu Destanı D) Genç Osman Destanı E) Ergenekon Destanı
18. İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Dönemi sözlü ürünlerinden "Sağu" ite ilgili, aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A)Nazım birimi dörtlüktür, 7'li hece ölçüsüyle söylenmiştir.
B)Sevilen bir kimsenin ölümünden sonra yapılan ve "yuğ" denilen dini yas törenlerinde söylenen şiirlerdir.
C)Bu şiirlere Halk edebiyatında "ağıt", Klasik Türk edebiyatı nazmında "mersiye" denilmiştir.
D)ilk defa Yusuf Has Hacip tarafından Kutadgu Bilig'de yazıya geçirilmiştir.
E)"Sağu'larda ölen kimsenin değeri, yaptıkları, geride kalanların duydukları acılar anlatılmıştır.
19.Aşağıdakilerden hangisi İslâmiyet’ten önceki sözlü Türk Edebiyatı ürünü değildir?
A) Koşuk B)Sagu C) Varsağı D) Destan E) Sav
20.Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı yapılmıştır?
A)Göktürk alfabesi 38 harfli ilk ulusal alfabemizdir.
B)Tarihte ilk defa Türk adını kullananlar Göktürklerdir.
C)Göktürk yazıtlarında dil yabancı tesirlerden uzak sade bir dildir.
D)Göktürk yazıtlarını okumayı ilk başaran Danimarkalı Prof. Thomsen’dir.
E)Göktürk yazıtları VI. Asırda Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adlarına dikilmiştir.
22 Nisan 2008 Salı
Dil Ve Anlatım 11
İÇİNDEKİLER
UNITE I
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Metinlerin Sınıflandırılması
UNİTE II
ÖĞRETİCİ METİNLER
1.Mektup
2.Günlük (Günce)
3.Anı (Hatıra)
4.Biyografi (Hayat Hikâyesi), Otobiyografi
5.Gezi Yazısı (Seyahatname)
6.Sohbet (Söyleşi)
7.Haber Yazıları
8.Fıkra
9.Deneme
10.Makale
11.Eleştiri (Tenkit)
ÜNİTE III
SÖZLÜ ANLATIM
Röportaj
Mülakat (Görüşme)
Söylev (Hitabet, Nutuk)
ÜNİTE I
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
BU BÖLÜMÜN AMAÇLARI
Bu ünitenin sonunda;
Metinleri sınıflandıracak,
Öğretici metinlerin özelliklerini belirleyecek,
Sanat metinlerinin özelliklerini kavrayacak,
Öğretici metinler ile sanat metinleri arasındaki farkları öğreneceksiniz.
NASIL ÇALIŞMALIYIZ?
Bilmediğiniz sözcük ve kavramların anlamlarını sözlüğe bakmadan önce metinden tahmin ediniz. Daha sonra sözcüklerin açıklamasını okuyun.
Örnek metni veya metin parçasını dikkatlice okuyup anlatılmak istenen duygu ve düşünceleri kavramaya çalışınız.
Konu içinde size yöneltilen soruları yanıtlayınız.
Uyarıları dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazınız.
Yazar, eser adını ve önemli kavramları yazarak çalışınız.
İncelediğiniz metin türü ile ilgili başka yazıları da okuyarak öğrendiğiniz bilgileri değerlendiriniz.
Daha geniş bilgi için ansiklopediden, edebiyat tarihinden ve İnternet'ten yararlanınız.
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Metinler gerçeklikle ilişkileri, anlatım biçimleri, işlevleri ve yazılış amaçlarına göre öncelikle sanat metinleri ve öğretici metinler olarak iki gruba ayrılır.
I.SANAT METİNLERİ
Sanat metinleri, gerçeklerin sanatçının hayal, duygu ve düşünce dünyasında yeniden yorumlanması ve şekillenmesiyle meydana gelir.
Sanat metinlerine edebî metinler de denir.
Bu metinlerde estetik ön plandadır.
Sezdirmek ve hissettirmek esastır.
Her okunduğunda yeniden yorumlanmaya açıktır.
Edebiyat biliminin içerisinde yer alır.
Sanat metinleri kendi içerisinde:
A. Şiir (coşku ve heyecanı dile getiren metinler)
B. Olay çevresinde oluşan edebî metinler olarak iki gruba ayrılır.
A. Şiir (coşku ve heyecanı dile getiren metinler): Duyguları, izlenimleri,
coşkuları dilsel bir anlatım içinde ve özellikle dizeler hâlindeki ritimlerle, uyumlarla ve
imgelerle açıklayan metinlerdir.
B. Olay Çevresinde Oluşan Edebî Metinler:
-Kurmacanın (hayal ürünü) imkânlarından yararlanır.
-Yoruma dayanır.
-Bir olay örgüsü vardır.
-Olay örgüsü hayalî olarak düzenlenir.
-Kişi, zaman, mekân gibi ögeler yer alır.
-İnsana özgü soyut durumlar somutlaştırılır.
Olay çevresinde oluşan edebî metinler:
1. Anlatmaya bağlı edebî metinler
2. Göstermeye bağlı edebî metinler olarak iki gruba ayrılır.
Anlatmaya bağlı edebî metinler ve göstermeye bağlı edebî metinler arasındaki en büyük fark; birisinin anlatmaya ve okumaya diğerinin ise göstermeye ve seyretmeye bağlı olmasıdır.
1. Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler
a. Destan
b. Masal
c. Halk hikâyesi
d. Mesnevi
e. Manzum hikâye
f. Hikâye
g. Roman
2. Göstermeye Bağlı Edebî Metinler;
a. Geleneksel Türk tiyatrosu
(Orta oyunu, Karagöz, köy tiyatrosu)
b. Modern Türk tiyatrosu
(komedi, dram, trajedi) olarak gruplara ayrılır.
II. ÖĞRETİCİ METİNLER
Öğretici metinlerde amaç gerçeğin yeniden yorumlanması değil olduğu gibi anlatılmasıdır. Önemli olan okuyucuya bilgi vermek ya da bilgiyi paylaşmaktır. Bu nedenle öğre tici metinlerde ifadeler açık ve nettir. Her okunduğunda farklı yorumlanmaz.
Öğretici metinler;
Tarihî metinler (tarihî konuları anlatan ve belgelere dayanan metinler)
Felsefî metinler ( felsefî konuları anlatan metinler)
Bilimsel metinler (bilimsel gelişmeleri anlatan metinler)
Gazete çevresinde gelişen metinler (makale, deneme, sohbet, fıkra, eleştiri, haber yazısı, röportaj vb.)
Kişisel hayatı konu alan metinler (anı, mektup, günlük, gezi yazısı, biyografi, oto biyografi vb.) olarak gruplandırılır.
Bu öğretici metinler içerisinde edebiyatın ilgilendiği edebî metin türleri "gazete çevresinde gelişen metinler" ve "kişisel hayatı konu alan metinler" içerisinde yer almaktadır.
II.ÜNİTE
ÖĞRETİCİ METİNLER
Mektup
Günlük (Günce)
Anı (Hatıra)
Biyografi (Hayat Hikâyesi), Otobiyografi
Gezi Yazısı (Seyahatname)
Sohbet (Söyleşi)
Haber Yazıları
Fıkra
Deneme
Makale
Eleştiri (Tenkit)
BU BÖLÜMÜN AMAÇLARI
Bu üniteyi bitirdiğinizde;
Mektup türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Günlüğün (günce) özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Anı (hatıra) türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Biyografi (hayat hikâyesi), otobiyografi türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Gezi yazısının (seyahatname) özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Sohbet (söyleşi) türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Haber yazılarının özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Fıkra türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Deneme türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Makale türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Eleştiri (tenkit) türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacaksınız
NASIL ÇALIŞMALIYIZ?
Bilmediğiniz sözcük ve kavramların anlamlarını sözlüğe bakmadan önce metinden tahmin ediniz. Daha sonra sözcüklerin açıklamasını okuyunuz.
Örnek metni veya metin parçasını dikkatlice okuyup anlatılmak istenen duygu ve düşünceleri kavramaya çalışınız.
Konu içinde size yöneltilen soruları yanıtlayınız.
Uyarıları dikkatle okuyunuz, gerekiyorsa yazınız.
Yazar adını, eser adını ve önemli kavramları yazarak çalışınız.
İncelediğiniz metin türü ile ilgili başka yazıları da okuyarak öğrendiğiniz bilgileri değerlendiriniz.
Daha geniş bilgi için ansiklopediden, edebiyat tarihinden ve İnternet'ten yararlanınız.
1. MEKTUP
1. Tanımı
Bir haberi, dileği veya duyguyu bir başkasına iletmek için yazılmış yazıya mektup denir.
Mektup en eski haberleşme araçlarından biridir. Günümüzde uygarlığın gelişmesi ile haberleşme araçları oldukça çeşitlenmiştir: gazete, dergi, televizyon, bilgisayar, belgegeçer, İnternet...
Mektup, yazının bulunduğu tarihe kadar çıkabilen en eski edebiyat türlerinden biridir. Eldeki en eski örnekler, Mısır firavunlarının (M Ö 14-15. yüzyıllar) ve Hititlerin mektuplarıdır.
2. Özellikleri
Bir edebiyat türü olarak mektup günümüzde, iletişimdeki hızlı teknik gelişmelere karşın kişinin iç dünyasını yansıtması ve düşüncelerin paylaşımı nedeniyle yerini korumaktadır. Mektup türü dört ana gruba ayrılır:
Özel mektuplar
Edebî mektuplar
İş mektupları
Resmî mektuplar
1-Özel Mektuplar
Birbirlerini tanıyan kişilerin duygu ve düşüncelerini paylaşmak için birbirlerine gönderdikleri mektuplardır. Mektuplaşan kişiler arasındaki samimiyet, özel mektupların değerini artırır. Özel mektuplar her konuda yazılabilir, o nedenle konuları çok çeşitlidir. Ancak konularda güncellik ağır basar.
Anlatımında içtenlik ve rahatlık vardır. Hitaplarda da içten ifadelere yer verilir. Bahsedilen konuya göre, mektup yazan kişinin üslubu değişir. Sanatçıların, devlet adamlarının, düşünürlerin özel mektupları yayınlandığında bizler için önemli belgeler olabilir.
Özel mektupları, konularına göre alt başlıklar hâlinde adlandırmak da mümkündür:
Aile mektupları veya sağlık mektupları (eşe, dosta, yakın akrabaya yazılanlar),
Tebrik mektupları (herhangi bir başarı, nikâh, nişan, düğün, bayram, yılbaşı gibi sebeplerle yazılanlar),
Teşekkür mektupları (iyilik veya yardım görme gibi sebeplerle yazılanlar),
Davet mektupları (davetiyeler, nişan, düğün, gezi vs. sebeplerle yazılanlar),
Taziye mektupları,
Özür mektupları vs.
Bu türdeki mektupların gizliliği vardır ve bu gizlilik kanunla korunmuştur.
2-Edebî Mektuplar
Edebiyatçıların birbirlerine ya da dostlarına yazdıkları sanatsal değer taşıyan mektuplardır.
Edebî mektuplar, dil ve anlatım açısından sanat değeri taşır. Örnek bir dil ve anlatım kullanılır.
Edebî mektuplar belge niteliği taşıdıklarından önemlidirler. Bu tarz mektuplardan yazıldıkları döneme ait sanat, edebiyat ve fikir olayları hakkında bilgi edinmek de mümkündür.
Tanınmış yazarlar birbirlerine yazdıkları mektuplarla fikir ve sanat olaylarını ve eserleri tartışırlar.
3-İş Mektupları
Endüstri, iş ve ticaret alanlarında ya da iş yerleriyle kişiler arasında yazılan mektuplardır. Bu mektuplarda içtenlik aranmaz. İstenilen, açıkça ve anlaşılır bir dille belirtilir. Açıklayıcı anlatım türü tercih edilir.
1. Mektup kâğıdı temiz ve çizgisiz olmalıdır.
2. Mektupların mürekkepli kalemle ya da bilgisayarla yazılmasına özen gösterilmelidir.
3. Mektup kâğıdının sağ üst kısmına yazıldığı yer ve tarih konulmalıdır.
4. Mektup, yazıldığı kişiye uygun bir seslenişle başlamalı ve seslenişten sonra virgül
işareti konulmalıdır.
Mektupta karalamalar yapılmamalı ve yazım kurallarına uyulmalıdır.
Selam ve saygı sözleri sonuç bölümünde yer almalı, selâm, saygı ve teşekkürlerde aşırılığa kaçılmamalıdır.
7. Mektup bitince sağ alt köşesi imzalanmalıdır.
8. Anlatılacak konu kesin ve açık bir dille ifade dilmeli; cümleler kısa olmalıdır.
9. Sözcüklerin kısaltmaları kullanılmamalı; yanlış anlama gelecek sözlere yer verilmemelidir.
4-Resmî Mektuplar
Devlet dairelerinin kendi aralarında veya kişilerle devlet daireleri arasında yazılan mektuplardır. Bu tür mektuplarda, konunun uzunluğuna göre tam veya yarım sayfa boyutunda çizgisiz, beyaz kâğıtlar kullanılır. Konu dışında ayrıntılara ve özel isteklere yer verilmez. Konu en açık ve yalın biçimde ele alınır.
Resmî mektuplar, biçim yönüyle iş mektuplarına benzer. Resmî mektuplar; başlık, metin ve son kısım diye üç bölüme ayrılır.
Başlıkta gönderen makam, dosya numarası, tarih, konu, adres ve ilgiler bulunur.
Metin kısmında, doğrudan doğruya işle ilgili konudan söz edilir.
Son kısımda ise üst makam yetkilisi alt makamdakine yazıyorsa yazıyı "rica ederim", alt makamdaki üst makamdakine yazıyorsa "bilgilerinize saygıyla sunarım" veya "arz ederim" şeklinde ifadeler yazar.
Hiçbir saygı kelimesi kullanılmaz. Sağ tarafa imza atılır. İmzanın altına yazıyı imzalayanın adı ve soyadı yazılır (soyadı büyük harflerle). Bunun altına makam adı, küçük harflerle yazılır, gerekirse kısaltma kullanılabilir.
MEKTUP PLANI
Sesleniş, Tarih
(Giriş)……………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
(Gelişme) ……………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
(Sonuç)…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
Adres
İmza
Adı Soyadı
Girişte, mektubun yazılma nedeni açıklanır.
Gelişmede, duygu ve düşünceler anlatılır.
Sonuçta, iyi dilekler belirtilir.
Dilekçe
Dilekçe, bir isteği bildirmek, bir şikâyeti duyurmak veya herhangi bir konuda bilgi vermek amacıyla resmî veya özel kurumlara/kuruluşlara yazılan resmî yazıdır.
Dilekçe, herkesin zaman zaman yazmak zorunda kalabileceği bir mektup türüdür.
Dilekçe yazarken aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
Dilekçe metni genellikle kısa olur. Ancak bazı özel durumlarda kâğıdın ön yüzü yeterli olmazsa kâğıdın arka yüzüne yazılmaz ikinci bir kâğıt kullanılır.
Konular kısa ve öz olarak belirtilir. Gereksiz ayrıntılara yer verilmez.
Dilekçe bilgisayarla, daktiloyla veya mavi ya da siyah mürekkepli dolma kalemle yazılır. Tükenmez kalemle veya kurşun kalemle dilekçe yazılmaz.
Dilekçe metni, sayfaya güzel bir kompozisyonla yerleştirilir (Yukarıda kâğıdın dörtte biri kadar, sol tarafta en az 3 cm ve sağ tarafta 1 cm boşluk bırakılmalıdır.).
Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir.
Dilekçe, hangi kuruma veriliyorsa bu makamın adı başa yazılır. Kurum adının sağ altına kurumun bulunduğu şehir adı yazılır.
Dilekçeye sorunla ilgilenecek kuruma veya makama hitapla başlanır. Hitaplar kurumun idari yapısına uygun olmalı ve eksiksiz yazılmalıdır: Ankara Valiliğine, Açıköğretim Lisesi Müdürlüğüne, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğüne gibi.
Daha sonra konunun belirlendiği metin bölümüne geçilir. Bu bir şikâyet dilekçesiyse, şikâyet sağlam kanıtlara dayandırılır. Eğer iş isteme dilekçesiyse, öğrenim durumu, yaş, kısa bir öz geçmiş, kurumca aranan seçkin nitelikler açık seçik belirtilir.
Dilekçe bitiminde sağ alt köşeye adı ve soyadı yazılır, imzalanır. Tarih, isim ve imzanın bir satır üstünde yer alır.
Sol alt köşeye adres yazılıdır.
Dilekçe imzalandıktan sonra sol tarafa açık adres bildirilir. Dilekçeyle birlikte varsa verilen ekler, adresi yazdıktan sonra ekler başlığı altında numara verilerek sıralanır. Evrakın kaybolmaması için (varsa) ekler mutlaka belirtilir.
Bir dilekçede sadece bir kişinin imzası bulunur ve imzasız dilekçeler geçersiz sayılır.
Örnek Dilekçe
T.C.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ MÜDÜRLÜĞÜNE
28-29 Ocak 2006 tarihinde yapılan 2005-2006 eğitim öğretim yılı birinci dönem sınavları sonunda Açık Öğretim Lisesinden mezun oldum.
Diplomam düzenlenene kadar, mezun olduğumu gösterir mezuniyet belgesinin tarafıma gönderilmesini arz ederim.
Adres:
Ihlamur Çiçeği Apartmanı 10 Mart 2006
S Blok, 12/4 Kanarya Sokak İmza
Batıkent / Ankara İbrahim Erdem SAYDIM
Ekler
Nüfus cüzdanı fotokopisi (1 adet),
Öğrenci kimlik kartı fotokopisi (1 adet).
Dil Bilgisi
Ses Düşmesi
Kimi sözcüklerin çekimlenişinde veya türeyişinde bir sesin düştüğü görülür.
Örnekler:
çevirilmek - çevrilmek
savurulmak - savrulmak
göğüs - göğsü
boyun - boynu
seyir etmek - seyretmek
kayıp olmak - kaybolmak
emir etmek - emretmek
Kimi birleşik sözcüklerin oluşumunda bir hece veya ses düşmesi meydana gelir.
kahve altı - kahvaltı
sütlü aş - sütlaç
2.GÜNLÜK (GÜNCE)
1. Tanımı
Bir kişinin duygu, düşünce ve gözlemlerini günü gününe yazdığı yazılardır.
2. Özellikleri
Yazıldığı günün tarihini taşır.
Yazılanlar inandırıcı olur.
Anlatılanlar içtenlikle ifade edilir.
Kişisel ve özeldir.
Günlüklerde yaşanan ve görülenlerle, yazıda anlatılanlar arasında zaman farkı söz konusu değildir.
Günlükler okuyucu düşünülerek değil, yazan kişinin yazmak istedikleriyle meydana gelir.
Dil Bilgisi
Ses Türemesi
Kimi sözcüklerde, sözcük yapım eki alırken, pekiştirilirken veya birleşik sözcük oluşturulurken bir ya da birden çok sesin türemesidir
Sesli Türemesine Örnekler:
Fikr-fikir Zikr-zikir Hükm- hüküm
Sessiz Türemesine Örnekler:
Af-affetme red-reddetmek
3. ANI (HATIRA)
1. Tanımı
Bir yazarın içinde yaşadığı ya da tanık olduğu olayları anlattığı yazı türüne anı (hatıra) denir.
Anılar genellikle hangi olaylardan yola çıkılarak yazılır?
Anılar genellikle onları yazan kişinin de rol aldığı gerçek olaylara dayalı yazılardır. Bu yüzden anlatımı birinci kişinin ağzından yapılır.
2. Özellikleri
Yaşanmış olayları konu alır anı yazıları. Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yapan anılar, tarihçilere yol gösterir.
Anı yazıları öğretici ve bilgi vericidir.
Anı yazarı, anlattıklarını kanıtlama, belgelerle ifade etmek zorunda değildir.
Anı yazarı, gördüklerini ve duyduklarını aradan uzun yıllar geçtikten sonra yazdığı için bellek yanılmalarını önlemek amacıyla mektuplardan, o dönemle ilgili yazılardan ve görgü tanıklarından yararlanabilir.
Niçin tanınmış kişilerin yazdığı anılar önemli sayılır?
Tanınmış sanat, düşünce, bilim, spor ve siyaset adamlarının anıları onların yaşamlarını ve dönemlerini aydınlatması yönünden oldukça önemli belgelerdir. Anılar siyasi, edebî, askerî ve sosyal içerik taşıyabilir.
Anının kesiştiği başka yazı türleri de vardır. Bunlar günlük, otobiyografi, gezi yazısı gibi yazılardır.
Günlük ile anı arasındaki fark nedir?
Günlük günü gününe yazılır. Anı ise geçmişe yöneliktir, olaylar yaşandıktan sonra kaleme alınır. Günlüklerde öznellik ağır basar.
Dil Bilgisi
Ses Benzeşmesi (Sert Sessizlerin Benzeşmesi)
Dilimizdeki; c,d,g ünsüzleriyle başlayan eklerin sert ünsüzlerle (f,s,t,k,ç,ş,p,h) biten sözcüklere eklendiklerinde; ç,t,k ünsüzlerine dönüşmesidir.
Yanlış - Doğru
sınıf-da - sınıf-ta
tarih-den - tarih-ten
çiçek-ci - çiçek-çi
kes-gin - kes-kin
kaç-dı - kaç-tı
dolap-dan - dolaptan
Birleşik sözcüklerde bu kuralın aranmaması gerekir.
Örnekler: Akdeniz-üçgen-akciğer
4. BİYOGRAFİ (HAYAT HİKÂYESİ), OTOBİYOGRAFİ
1. Tanımı
Sanatta, edebiyatta, bilimde, politikada veya başka alanlarda tanınmış kişilerin yaşamlarını anlatan yazı türüne biyografi (hayat hikâyesi) denir.
Biyografi daha çok kimler hakkında kaleme alınır?
Biyografi, yaşamlarıyla okurların ilgisini çekebilecek kişiler hakkında kaleme alınır daha çok.
Biyografi yazan, anlatacağı kişiyi bütün yönleriyle tanıtmalıdır.
Biyografinin tarihe, edebiyata ve eleştiriye büyük katkıları vardır.
Otobiyografi ile monografi arasında fark var mıdır?
Bir kimsenin yaşam öyküsünü kendisinin yazmasıyla oluşan eserlere otobiyografi denir.
Bilimsel bir konuyu veya bir kimsenin yaşamını, kişiliğini, eserlerini ayrıntılı olarak inceleyen eserlere monografi denir.
2. Özellikleri
Biyografi yazma, çok ayrıntılı bir ön çalışmayı gerektirir. Hayat hikâyesi yazılacak kişinin mektuplarından, günlüklerinden, anılarından, yakınlarındaki insanların izlenimlerinden yararlanılır.
Biyografi yazıları, öyküleyici anlatımla yazılır.
Biyografisi yazılan kişinin;
Doğum tarihi ve yeri,
Çocukluğu,
Öğrenimi,
Ailesi ve yetişmesi,
Meslek yaşamı,
Yetişmesinde etkili olan kişi ve olaylar,
Kişiliği ve karakteri,
Çevresinde bıraktığı izlenimler,
Hizmetleri,
Eserleri,
Kendinden sonraki kişilere etkileri vb. üzerinde ayrıntılı durulması gerekir.
Biyografi yazılırken aşağıdaki kaynaklardan yararlanılır:
Biyografisi yazılacak kişinin eserleri, röportajları, söyleşileri vb.
Hakkındaki yazılar, hatıralar, kitaplar vb.
Ansiklopediler, İnternet'in ilgili siteleri, diğer biyografiler
Kişinin yaşayan yakınları, arkadaşları ve meslektaşları
Belgeler ve fotoğraflar vb.
Dünyada biyografinin ilk büyük yazarı, eski Yunan edebiyatçısı Plutarkhos (Pulutarkos)'tur.
Edebiyatımızda biyografilere eskiden tercüme-i hâl denirdi. Klâsik (Divan) edebiyattaki şairlerin yaşamlarını anlatan tezkireler de biyografi örnekleri arasında sayılır.
Dil Bilgisi
Ünsüz Yumuşaması (Sert Sessizlerin Yumuşaması)
Bir sözcük "p, ç, t, k" harflerinden biri ile bitiyorsa ünlü ile başlayan bir ek aldığında bu harflerin yumuşayarak "b, c, d, g" harflerine dönüştüğünü hatırlayınız.
Örnekler:
Ocak- ocağı
Yurt- yurdum
Sevinç- sevinci
dolap- dolab
sokak- sokağı
p, ç, t, k harfleriyle biten her sözcük, ünlü ile başlayan bir ek aldığında b, c, d, g harflerine dönüşmez.
Örnekler:
Suç-suçu
dost-dostu
sat- satılmak
yak- yakıcı
geç-geçer
5. GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME)
1. Tanımı
Bir kişinin gezip gördüğü yerlerden edindiği izlenimleri, bilgileri aktardığı yazılara gezi yazısı denir.
Eskiden geziye çıkmayı uğraş edinmiş kimselere gezgin (seyyah), gezi yazılarına da seyahatname adı verilirdi.
Gezi yazılarında amaç; yurt içinde ya da yurt dışında gezilip görülen yerlere ilişkin bilgi vermek, o yerlerin güzelliklerini, görülmeye değer yanlarını, insanların yaşayış biçimlerini tanıtmaktır. Gezi yazılarını okuyan kimseler anlatılan yerler hakkında bilgi sahibi olur.
Gezi yazıları; tarih, coğrafya, toplum bilimi, hukuk, folklor için de bilgi kaynağıdır. Ünlü gezginlerin seyahatnameleri, insanlar ve ülkeler hakkında önemli bilgiler verirler.
2. Özellikleri
Gezi yazıları, insanoğlunun yaşadığı yerlerin dışındaki yerleri görme merakından doğmuştur.
Gezi yazılarında anlatılanlar hayal ürünü değil, gerçektir. Gezilip görülen yerler gerçekte olduğu gibi anlatılır.
Yabancı terimler ve kavramlar açıklanarak akıcı, anlaşılır bir dil kullanılmalıdır. Okuyucunun kolay bilgi edinmesi için karşılaştırmalar yapılır.
Gezi yazısında, okuyucu için sıradan olanların ilgi çekici olanlara yer verilmelidir. Gezi yazısı kaleme alacak olan kişinin halkın yaşayışını, gelenek ve göreneklerini, doğa güzelliklerini, anlatabilmesi için çok iyi gözlem yapması gerekir.
Yazarın seçiciliği önemlidir.
Görülen yerin kültür, tabiat zenginlikleri, tarihî özellikleri ve yaşama biçimi hakkında okuyucuya bilgi verilir.Gezi yazılarında tanımlama, betimleme ve açıklamadan yararlanılır.
Dil Bilgisi
Ses Daralması
"a,e" ile biten bir fiilin (eylem) sonuna -yor eki geldiğinde "a,e" harfleri daralıp "ı, i, u, ü" harflerine dönüşür. Bu olaya ses daralması denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
Yanlış
Doğru
gelme-yor
gelmiyor
seve-yor
seviyor
yazma-yor
yazmıyor
gülme-yor
gülmüyor
bulma-yor
bulmuyor
söyle-yor
söylüyor
6. SOHBET (SÖYLEŞİ)
1. Tanımı
Konuşup, görüşme anlamına gelir. Makale planıyla, bir söyleşi havası içinde
yazarın kişisel görüş ve düşüncelerini anlattığı yazılara sohbet (söyleşi) denir.
2. Özellikleri
Bir kimse ile konuşur gibi yazılır.
Anlatım, samimî konuşma şeklinde olur.
Günlük sanat olaylarını ve genel konuları ele alır.
Yazarın nükteleri ve içtenliği anlatılanları çekici hâle getirir.
Dil Bilgisi
Ek Olan "-ki" ve Bağlaç Olan "ki"nin Yazımı
Ek olan "-ki"nin sözcüğe birleşik yazılıp ünlü uyumları kurallarına uymadığını; bağlaç olan "ki"nin sözcük olduğu için ayrı yazıldığını hatırlayınız.
Örnekler:
İçindeki kıvılcımın farkına vardı.
Sokaktaki adamda kendini gördü.
Benim basketbol topum bahçede, seninki nerede?
Bana bunları söylemek istedi ki kendini tutamadı. O kadar ki anlatmakla bitiremez. Senin söylediklerini o fark edemez ki.
"dünkü, bugünkü" sözcüklerinin dışında -ki eki ünlü uyumlarına uymaz.
"sokaktaki" sözcüğünde olduğu gibi.
"hâlbuki, sanki, mademki" gibi birkaç örnekte "ki" bağlacı sözcüğe birleşik yazılır.
Ek Olan "-de" ve Bağlaç Olan "de"nin Yazımı
Ek olan "-de"nin sözcüğe birleşik yazıldığını; bağlaç olan "de"nin sözcük olduğu için ayrı yazıldığını hatırlayınız.
Örnekler:
Kalbimde yas var dese de yüzü hep gülüyor, kimseyi inandıramıyordu.
Yağmurda ıslandık.
Ayakta durmak ona zor geldi.
Sizin de bizim gibi düşündüğünüzü sanıyordum. Söylediği sözlere de şaşırdı, yaptığı hareketlere de. Gidip de dönmemek var, gelip de görmemek var.
"-de" bağlacı ünsüz benzeşmesi kuralına uyar "-te, -ta" şeklinde kullanılır.
"Ayakta" sözcüğünde olduğu gibi. Bağlaç olan "de" için böyle bir durum söz konusu değildir. Her zaman "de, da" olarak kullanılır.
Soru Edatı "mi"nin Yazımı
Soru edatı olan "mi" kendisinden önce gelen sözcükten ayrı yazılır. Çünkü cümlede bağımsız bir sözcük olarak değerlendirilir. Kendisinden sonra gelen eklerle de birleşik yazılır.
Örnekler:
Konuşsaydı onu anlar mıydım?
Böyle mi esecekti son günümde bu rüzgâr?
Söyledikleri yalan mı?
7. HABER YAZILARI
1. Tanımı
Toplumda veya tabiatta meydana gelen çeşitli olay, durum ve görünümle ilgili bilgi ve duyurulara haber denir. Bu haberlerin halka duyurulması amacıyla hazırlanan yazılara da haber yazıları denir.
Haber kaynakları üçe ayrılır:
Resmî haberler : En etkili kişilerden öğrenilir.
Özel haberler : Halk arasındaki olayların halk tarafından muhabirlere bildirilmesiyle elde edilir.
Ajans haberleri : Dünya olaylarını toplayıp her yana bildiren kurumların verdikleri haberlerdir.
Haber yazıları konularına göre;
Siyasal haber yazıları,
Sanatla ilgili haberler yazıları,
Ekonomiyle ilgili haber yazıları,
Bilimsel ve teknik haber yazıları,
Sosyal haber yazıları,
Spor haber yazıları olmak üzere gruplandırılabilir.
2. Özellikleri
Haber yazılarının günlük ve önemli olması gerekir.
Haberler doğru olmalıdır.
Kolay anlaşılır; akıcı, açık ve duru olmalıdır.
Haber yazıları toplumun büyük bir kısmını ilgilendirmelidir.
Yazan kişi anlattıkları karşısında tarafsız kalmalı, yorumdan kaçınmalıdır.
Yanlış anlaşılmalara yer verecek cümlelerden kaçınılmalıdır.
Anlatılanlar ilgi çekici olmalıdır.
5N 1K (ne, niçin, nasıl, nerede, ne zaman, kim) ifadesi haber yazıları oluşturmada önemlidir. Haber yazıları, 5N lK'da yer alan sorulara verilen cevaplarla genişle
Dil Bilgisi
Noktalama İşaretleri
Nokta (.)
a. Cümle sonunda yer alır.
Teslime'nin İbrahim Erdem'i sevdiğini biliyorum.
b. Kısaltmalarda kullanılır.
vb. , T.C. , Prof. Dr.
TBMM, TDK, MEB, AB, TÜBİTAK gibi kısaltmalarda nokta işareti kullanılmaz.
c. Sayılarda sırayı belirtir.
I. Dünya Savaşı, IV. Murat, 10. öğrenci
d. Tarih yazımında kullanılır.
10.03.2005
Virgül (,)
a. Eş görevli sözcük, sözcük grupları ve cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
Matematik, fen, fizik, biyoloji gibi sayısal derslere ilgi duydu.
b. Cümle içindeki ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için kullanılır.
Beklenmedik bir anda, bunu bilmeliydik, çıkıp geldi.
c. Hitap sözcüğünden sonra kullanılır.Sevgili dostum, yine kalbini kırdım değil mi?
d. "evet, hayır, yok" gibi sözcüklerden sonra kullanılır.Evet, bu sözleri duymak beni gerçekten mutlu etti.
e. Cümlede özellikle vurgulanması gereken sözcükten sonra kullanılır.Cem, Semih'e bu sözleri söylemiş olamaz.
Noktalı Virgül (;)
a. Bağlı cümleleri ayırmak için kullanılır.Kitaplar kısa sürede okunur; raflara yerleştirilir.
b. Virgülle sıralanmış grupları ayırmak için kullanılır.
Yaban, Çalıkuşu, Ateşten Gömlek roman; Yüz Akı, Diyet hikâye; Hemşirem İçin şiirdir.
c. "ama, fakat" gibi iki cümleyi birbirine bağlayan edatlardan önce kullanılır.Bugün Ankara'ya yağmur yağmış; ama biz görmedik.
İki Nokta (:)
a. Örneklerden önce kullanılır.Kişi zamirleri şunlardır: ben, sen, o, biz, siz, onlar.
b. Açıklaması yapılacak cümlenin sonunda kullanılır.Mutluluklarını gölgeleyen bir şey vardı: Ayrılık.
c. Konuşma metinlerinde konuşan kişilerden sonra kullanılır.Babam:
Hoş geldiniz. Mustafa:
Teşekkür ederim.
Örnekler ve açıklamalar dışında iki nokta işaretinden sonra büyük harfle başlanır.
Üç Nokta (...)
a. Bitmemiş, yarım kalmış cümlenin sonunda kullanılır.
Ümit Can'ın da söyleyecek sözleri vardı ki...
b. Söylenmek istenmeyen söz yerine kullanılır.
Sonunda G... ile görüşüp bir yarışma düzenlenmesine karar verildi.
c. Alıntılarda atlanan yerleri göstermek için kullanılır.
“…
kitaplarını masanın üzerine bırakıp pencerenin yanında duran sandalyeyi getirdi. Yavaşça oturup kimseye selam vermedi."
Soru İşareti (?)
a. Soru anlamı taşıyan cümlelerden sonra kullanılır.
Bu sorunun cevabını biliyor musunuz?
b. Cümle içerisinde bilinmeyin bir ifade, yer, tarih vb. için kullanılır.
Muhsin Efendi, 1412 - ? yılları arasında Horasan'da yaşadı.
Ünlem İşareti (!)
a. Heyecan ifade eden (sevinç, korku, hayret, acı vb.) sözcük ve cümlelerden sonrakullanılır.
"İmdat!" diye bir ses işitti.
b. İfadeye alay anlamı katmak için kullanılır.
Bu yıl çok ders çalışacak (!) Derslerinin hepsinden yüksek notlar alacakmış (!)
c. Hitaplarda kullanılır.
Ey Türk Gençliği!
Tırnak İşareti (" ")
a. Başkasına ait aktarılan sözler tırnak işareti içerisinde gösterilir.
"Sen dinlenmeden iyileşemezsin." dedi.
b. Cümlede vurgulanmak istenen söz veya söz grupları tırnak işareti içerisinde gösterilir.
Bu sorunu çözmek için "Açık Öğretim Lisesi Müdürlüğüne" bir dilekçe yazınız.
Kesme İşareti (,)
a. Özel isimlere gelen çekim eklerinden önce kullanılır.
Aydın'ın mezuniyet törenine gidemedik.
b. Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için kullanılır.
AB'ye uyum süreci uzun zaman alacak.
c. Sayılardan sonra gelen ekleri ayırmak için kullanılır.
Okula 12'nci öğrenci olarak kaydoldum.
\ Özel isimlerden sonra gelen yapım eklerinden önce kesme işareti kullanılmaz.
İstanbullu örneğinde olduğu gibi.
Konuşma Çizgisi (-)
Konuşma cümlelerinden önce kullanılır. Küçük kız elini uzattı:
Haydi tut.
Neden?
Barışmak için.
Birleştirme Çizgisi (-)
Cümle içerisindeki ara söz veya cümleleri ayırmak için kullanılır.
Görenler hayret ederdi. Arabasına kimse eski diyemezdi. Bu araba - dede yadigârı -onunla bütünleşmişti.
8. FIKRA
1. Tanımı
a. Gazetelerde; güncel, önemli, özelliği olan konuları belgelendirme gereği duymadan dşisel bir görüş olarak açıklayan kısa yazılardır.
b. Bir tür küçük hikâyedir. Olaya dayalı bir anlatımı vardır. Hayattan alınan gülünç olaylar ile soyut konular işlenir. Olaylar bizi güldürürken eğitir. İnsanlar arasındaki çatışmalar konu edilir.
.2. Özellikleri
Her konuda fıkra yazılabilir.
Güncel, siyasal, toplumsal sorunlarla ilgili yazılardır. Siyasal ve toplumsal olaylar anlatılırken belgelere, kanıtlara, aşırı ayrıntıya yer verilmez.
Geniş kitleyi ilgilendiren günlük olaylardan seçilmiş farklı konular ele alınır.
Düşünce ağırlıklıdır.
İddialı ve ispatlayıcı yönü çok yoktur.
Fıkra yazarı, geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır, açık ve durudur.
Dil Bilgisi
Anlam Kayması
Sözcüğün eski anlamını kaybederek yeni bir anlam kazanmasına anlam kayması denildiğini hatırlayınız.
Örnek:
"ucuz" sözcüğü eskiden "değersiz, kolay" anlamına gelen bir sözcükken zamanla anlam kaymasına uğramış ve bugünkü anlamını kazanmıştır.
Anlam Genişlemesi
Bir sözcüğün ifade ettiği anlamın dışına çıkarak kapsamının genişlemesine anlam genişlemesi denildiğini hatırlayınız.
Örnek:
"ödül" sözcüğü dar anlamda yalnızca güreşte başarılı olanlara verileni karşılarken zamanla bütün başarılı durumlar için verileni karşılamak için kullanılan bir sözcük olmuştur.
Anlam Daralması
Bir sözcüğün pek çok anlamı varken bu anlamlardan bazılarını zamanla kaybetmesine anlam daralması denildiğini hatırlayınız.
Örnek:
"oğul" sözcüğü eskiden çocuklar için kullanılan bir söz iken zamanla yalnızca erkek çocukları için kullanılan bir sözcük hâline gelmiştir. Artık kız çocuklar için " o ğul" sözcüğü kullanılmamaktadır. Sözcük bu anlamını kaybetmiş ve anlam daralmasına uğramıştır.
9. DENEME
1. Tanımı
Bir yazarın özgürce seçtiği herhangi bir konu üzerinde kesin yargılara varmadan, kişisel görüş ve düşüncelerini serbestçe anlattığı yazılara deneme denir.
Kendisinden önce benzeri yazılar yazılmış olmakla birlikte 16. yüzyılda deneme kavramını ilk kez kullanan Fransız yazarı Montaigne (Monteyn)'dir. Denemeler adını verdiği yazıları, bir edebiyat türünün adı olmakla kalmamış, benzerlerinin de yazılmasına yol açmıştır.
Denemenin Amacı;
Okuyucuyu düşünmeye yöneltmek,
Hayatın gerçeklerini ortaya koymak,
Kültür alanındaki değişme ve gelişmeleri fark ettirmek,
Birey-toplum ilişkisini dile getirmek vb.
Konularına ve Yazılış Amaçlarına Göre Denemeler;
Klasik deneme,
Edebî deneme,
Felsefî deneme,
Eleştirel deneme olmak üzere gruplandırılır.
2. Özellikleri
Denemede konu özgürce seçilir.
İnsanı ve toplumu ilgilendiren her şey (yaşama, ölüm, aşk, sanat, felsefe, din, ahlâk, töre, bilim, siyaset vb.) denemenin konusu olabilir.
Deneme yazarı kendisiyle konuşur gibi yazar.
Dili doğru ve güzel kullanır.
Düşünce ufku geniş ve kendine özgü bilgi birikimine sahiptir.
Kendi duygularının dışında başkalarının düşüncelerine de saygı duyar.
Denemeci ele aldığı konuyu içtenlikle anlatır.
Denemeci, bayağı bir anlatıma inmeden terim ve felsefi kavramların ağırlığından uzak bir üslubu tercih eder.
Denemeci, denemenin sonunda kesin bir yargıya, bir sonuca varmak amacında değildir.
Deneme, herhangi bir konuda düşündürücü, öğretici, inandırıcı ve ufuk açıcıdır.
Deneme rahat okunan bir düşünce yazısıdır.
Denemecinin öne sürülen her düşünce ya da savı doğrulama, kanıtlama gibi bir kaygısı yoktur. Deneme, makale ve eleştiriden bu yönüyle ayrılır.
Deneme yazarı birçok kaynaktan beslenir: Felsefî, sosyolojik, tarihî tema ve olayların yanında bilimsel veriler ve ünlü kişilerin özdeyişleri olabilir. Yine de denemeci seçtiği konuyu farklı bir yaklaşımla işler.
Deneme türünün en eski örneklerini "deneme" terimi daha kullanılmadan önce Eski Yunan ve Latin edebiyatlarında görmekteyiz: Bunlar; Epiktetos'un (Epiktetos) S ohbetler, Eflâtun'un (Eflâtun) Kimi Diyaloglar, Cicero'nun (Çiçero) Kimi Eserleri'dir.
Deneme türünün tarihsel gelişimi nasıl olmuştur?
Deneme türü özellikle Aydınlanma Çağında (Rönesans) önemli bir gelişme göstermiş, daha sonra özellikle Romantizm akımından (19. yüzyıl) bu yana yaygınlaşarak çağdaş edebiyatın en önemli türlerinden biri hâline gelmiştir.
Fransız edebiyatında bu türün kurucusu olan Montaigne, İngiliz edebiyatında Bacon (Beykın) önemli deneme yazarlarıdır.
Deneme türüne özellikle Cumhuriyet Döneminde yakın ilgi gösterilmiştir.
.
Dil Bilgisi
Eş Anlamlı Sözcükler
Yazılışları farklı anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Üzüntü- keder- dert
Beyaz- ak
Eş anlamlı sözcükler her zaman birbirlerinin yerine kullanılmaz.
Örnekler:
"başına dert açmak" deyiminde "baş" sözcüğünün yerine eş anlamlısı olan "kafa" sözcüğünü kullanarak "kafasına dert açmak" şeklinde olamaz.
"kara günler" yerine "siyah günler" denilemez. Eş Sesli Sözcükler
Yazılışları aynı anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
Bir salkım üzüm için Minnet etmem asmaya Ben o yârdan vazgeçmem Götürseler asmaya
(asma: üzüm çubuğu; asma: asılma eylemi) Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler
Anlam bakımından birbirine karşıt olan sözcüklere zıt anlamlı sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
Az-çok ince-kalın uzun-kısa aydınlık-karanlık sessizlik-gürültü
10. MAKALE
1. Tanımı
Bir konuda bilgi verirken veya bir gerçeği savunurken, türlü kanıtlardan faydalanan, bunları bilimsel biçimde inceleyen gazete ve dergi yazılarına makale denir.
Gazetenin ilk sayfasının ilk sütununda çıkan makaleye başmakale; yazarına da başyazar adı verilir.
Başmakalede, gazetenin tutumuna uygun fikirlerle günlük genel olaylar yer alır.
2. Özellikleri
Makalenin amacı, toplumu ilgilendiren bir düşünceyi geniş halk kitlelerine yaymaktır.
Makaleler, bilgi vermeye ve fikirleri açıklayıp kanıtlamaya çalışan yazılardır.
Temel ögesi düşüncedir.
Bir fikri açıklayıp kanıtlayarak zihinlere aşılamak için yazılır.
Makaleler her konuda yazılabilir (edebiyat ve sanat, sosyal, siyasal, askerlik, din ve ahlâk, tıp ve sağlık, spor, kültür, tarih vb.).
Makale türü, edebiyatımıza Tanzimat Döneminde gazete ile birlikte Batı'dan giren bir türdür. Düşünce yazıları içinde en ağırbaşlı ve en zor olan tür makaledir. Makalenin amacı bilgi vermektir ama bu bilgi ansiklopedik bilgilerden çok farklıdır. Ansiklopedik bilgide, tanıtma, açıklama, sıralama ve kendiliğinden kesinleşmiş olma özellikleri vardır. Oysa makalede kişilik sezinleten bir anlatım, bir yorum ve inandırma eğilimi, bir amaç vardır.
Bilim ve kültür alanında yazılan makaleler, sınırlı bir kültür kesimine ulaşmayı amaçladığından bu makalelerde daha bilimsel bir dil kullanılır.
Gazete ve dergilerdeki makalelerse, geniş halk kitlelerine ulaşmayı amaçladığından yazar, dilini daha açık, daha popüler ve daha anlaşılır bir düzeyde tutar, özel terimler kullanmaktan kaçınır.
Makale yazarı;
Kendi alanında geniş ve köklü bilgiye sahip olmalı,
Sorunlara tarafsız bir gözle bakmalı,
Dili iyi kullanmalı,
Genel kültürü geniş olmalıdır.
Deneme ile makale arasında ne fark vardır?
Denemelerde kişisel düşünce yer alır. Söylenenlerin kanıtlanmasına ihtiyaç duyulmaz. Denemelerde ele alınan konular, kesin sonuçlara bağlanmaz. Makalelerde ise bilgi vermek, bir fikri açıklamak ön plandadır. Düşünce yönü ağır basar; kanıtlamaya ve açıklamaya dayanır. Kesin bir sonuca ulaşmak hedeflenir.
Dil Bilgisi
Sözcük Grupları
Deyimler
Genellikle gerçek anlamlarını kaybederek yeni anlam oluşturan kalıplaşmış söz öbeklerine deyim denildiğini hatırlayınız.
Aklına düşmek Bağrına taş basmak Ayakları yerden kesilmek İğne atsan yere düşmemek Kaçmaktan kovalamaya vakti olmamak
İkilemeler
Anlatımı daha güçlü ifade edebilmek için bir sözcüğün ya aynısını, ya yakın anlamlısını, ya karşıt anlamlısını tekrar kullanarak oluşturulan söz öbeğine ikileme denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
Beyaz beyaz tomurcuk Yalan yanlış konuşmalar İyi kötü günler
Biri anlamlı biri anlamsız iki sözcüğün de ikileme oluşturabileceğini unutmayınız.
Örnekler:
Yırtık pırtık elbise Çarpık çurpuk bacak
Tamlamalar
İsim tamlamaları ve sıfat tamlamaları da sözcük grupları içerisinde yer almaktadır.
Gülün rengi solmuş. (Belirtili isim tamlaması)
Evin içini çocuk sesleri doldurdu. (Belirtisiz isim tamlaması)
Köye asfalt yol yapıldı. (Takısız isim tamlaması)
Bilgisayarın klavyesinin tuşlarını temizledim. (Zincirleme isim tamlaması)
Keskin sirke küpüne zarar. (Sıfat tamlaması)
Edat Grubu
Edatlarla (için, ile, gibi, beri, üzere vb.) kurulan sözcük gruplarını örneklerle hatırlayınız.
Bu kitap, çocuklara göre değil. Onun kadar dürüst bir insan görmedim. Sabahtan beri ders çalışıyor. Bu mektup senin için yazıldı.
Ünlem Grubu
Ünlemlerle (ay, ey, eyvah, oh vb.) oluşan sözcük gruplarıdır. Örnekler:
Vay be! Bu sözleri o mu söyledi? Ey güzel İstanbul!
Unvan Grubu
Akrabalık sözcükleri ve bir kişinin unvanını bildiren sözcüklerle kurulan söz öbekleridir.
Sorunuza Hasan Bey cevap verecek.
Pakize Teyze, Didim'e tatile gitti.
Erzurumlu Emrah'ın bir şiiri okundu.
Çolak Salih neden çolak olduğunu anlatmak istemedi.
Unvan olan sözcük, bir kişinin mesleği, nereli olduğu, rütbesi veya kişiliği ile ilgili bir sözcük olabilir.
11. ELEŞTİRİ (TENKİT)
1. Tanımı
Bir eseri, sanatçıyı, dönemi veya okuyucuyu değerlendirmek amacıyla yazılan yazılara eleştiri denir.
Eleştiri yapan ve yazan kişiye de eleştirici, eleştirmen, eleştirmeci adı verilir.
2. Özellikleri
- Eleştiride eserin veya sanatçının gerçek değerinin belirtilmesi amaçlanır.
Eleştiri yapan kişi;
Geçmişin ve çağının sanat olaylarını iyi bilmeli,
Geniş bilgi ve kültür birikimiyle donanımlı olmalı,
Dünya edebiyatı, sanatı ve kültürüyle ilgili genel bilgilere sahip olmalı,
Eleştirdiği konuyu, eseri veya olayı bütün olarak kavramalı,
Bir sanat eserinin gerçek değerini, özünü, yapısını, değerli-değersiz yönlerini ortaya koymalıdır.
Yazarın eser karşısındaki tavır ve tutumuna göre eleştiri yazıları;
Nesnel,
Öznel olarak gruplandırılır.
Eleştiri yazılarında yazarın nesnel olması, eleştirdiği konu üzerinde tarafsız kalabilmesidir.
Eleştiri yazılarında yazarın öznel olması ise eleştirdiği konu üzerinde kendi düşüncelerini de belirterek taraflı bir tutum sergilemesidir.
Eleştiri yazıları, ele aldıkları konu ve ele alış biçimleri bakımlarından;
Eseri konu alan eleştiri yazıları,
Sanatçıyı ele alan eleştiri yazıları,
Eserin yazıldığı dönemi konu alan eleştiri yazıları,
Okuyucuyu değerlendiren eleştiri yazıları,
Eseri, sanatçıyı, dönemi, okuyucuyu birlikte ele alan eleştiri yazıları olmak üzere gruplara ayrılır.
Dil Bilgisi
Anlamları Bakımından Sözcükler
İlk Anlam
Sözcüklerin sözlükteki ilk anlamıdır. İlk anlam (gerçek anlam, temel anlam), sözcüklerin ilk ve genel anlamı olduğunu hatırlayınız.
Örnek
Sıcak çaydan ağzım yandı. Örneğinde olduğu gibi "ağız" sözcüğünün ilk anlamı bir organ ismidir.
Yan Anlam
Bir sözcüğün ilk anlamıyla ilişkili olarak zamanla ortaya çıkan farklı anlamlara yan anlam denildiğini hatırlayınız. Yan anlam kazanan sözcükler, genellikle ilk anlamla yakıştırma ve benzerlik ilgisi içerisindedir.
"göz" sözcüğünün ilk anlamı bir organ ismi iken, zamanla sözcük "çekmecenin gözü" örneğinde olduğu gibi yeni bir anlam kazanmıştır.
Mecaz Anlam
Bir sözcüğün ilk anlamından uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denildiğini hatırlayınız.
"yanmak" sözcüğünün ilk anlamı "bir cismin ateşte uğradığı durum" iken "Derdi o kadar çok ki hangisine yansın?" cümlesinde "üzülmek" anlamında mecaz olarak kullanılmıştır.
Terim
Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili sözcüklere terim denildiğini hatırlayınız.
Örnek:
"özne, yüklem, tümleç" dil bilgisi terimleri "kare, silindir, açı" matematik terimleridir.
Terimlerin, mecaz ve yan anlamı yoktur.
Soyut Anlam
Beş duyu organından biriyle algılanamayan kavramları karşılayan sözcüklere soyut anlamlı sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
"kıskançlık" , "kin", "hassasiyet", "mutluluk", "güzellik" vb.
Somut Anlam
Beş duyu organından biriyle algılanabilen varlıkları veya kavramları karşılayan sözcüklere somut anlamlı sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
"cadde", "bilgisayar", "deniz", "ayak", "Türkiye" vb.
ÜNİTE III
SÖZLÜ ANLATIM
Röportaj
Mülakat (Görüşme)
Söylev (Hitabet, Nutuk)
Nasıl çalışmalıyız?
Bilmediğiniz sözcük ve kavramların anlamlarını sözlüğe bakmadan önce metinden tahmin ediniz. Daha sonra sözcüklerin açıklamasını okuyunuz.
Örnek metni veya metin parçasını dikkatlice okuyup anlatılmak istenen duygu ve düşünceleri kavramaya çalışınız.
Konu içinde size yöneltilen soruları yanıtlayınız.
Uyarıları dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazınız.
Yazar adını, eser adını ve önemli kavramları yazarak çalışınız.
Ünite sonundaki testi çözünüz. Cevaplayamadığınız soruyla ilgili konuyu, tekrar dönüp dikkatle okuyunuz.
İncelediğiniz metin türü ile ilgili başka yazıları da okuyarak öğrendiğiniz bilgileri değerlendiriniz.
Daha geniş bilgi için ansiklopediden, edebiyat tarihinden ve İnternet'ten yararlanınız.
1. RÖPORTAJ
1. Tanımı
Herhangi bir konu ya da sorunun değişik boyutlarıyla ele alınıp işlendiği gazete ve dergi yazılarına röportaj denir.
Röportaj, gazete haberlerinin daha genişletilmiş ve yazarın kişisel görüşleriyle zenginleştirilmiş yazılardır.
2. Özellikleri
Röportaj yapan kişi, röportajında elde ettiği bilgilerle kendi görüş ve düşüncelerine de yer verir.
Genellikle bu yazılar çeşitli ses kayıtları, belge ve fotoğraflarla tamamlanır. Röportaj yazarı, gördüklerinin fotoğraflarını da çekerek yazısına ekler.
Röportajda önemli olan, birçok kişinin gördüğü ve bildiği şeyleri ustaca dile getirmektir.
Röportajcı, yalnızca gördükleriyle, izlenimleriyle yetinmez. Konuyla ilgili derinlemesine araştırma ve inceleme yapar, ilgililerin bilgisine başvurur.
Röportajcının amacı, konuyu çarpıtmadan belgesel olarak okuyucuya sunmak, okuyucuyu konunun içinde yaşatmak, kamuoyunu aydınlatmaktır.
Röportajlar, okuyucunun dikkatini çekecek ve onları bazı konularda düşündürecek biçimde düzenlenir.
Röportaj, tek bir yazı olabileceği gibi, aynı konuda dizi yazı da olabilir.
Röportajlarda öğretici, açıklayıcı, kanıtlayıcı, betimleyici vb. anlatım türlerinden yararlanılır.
Konularına göre röportajlar
Bir yeri konu alan röportajlar (Röportajı yapılan yerin bütün özellikleri bilinmeli. Bu nedenle ilginç yönlerin film, ses kayıt ve fotoğraflarla belgelenmesi gerekir.
İnsanı konu alan röportajlar (Belli bir alanda üne kavuşmuş kişilerin özellikleri belirtilir.)
Eşyayı konu alan röportajlar (Haber konusu olan eşya, her yönüyle bilinmeli; dikkat çekecek ve okuyanları düşündürecek yönleriyle anlatılmalıdır.)
Dil Bilgisi
Yapı Bakımından Sözcükler
Basit Sözcük
Kök hâlindeki sözcüklerdir. Herhangi bir yapım eki almamış sözcüklere basit sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
kapı, geldi, güzel, yarın, okulda vb. Basit sözcükler çekim ekleri alır.
Türemiş Sözcük
Kök sözcüklerin, yapım eki alarak yeni anlam kazanmasıyla oluşan sözcüklere türemiş sözcük denildiğini hatırlayınız.
Örnekler
Bil - gi Bilgi
Bil - inç Bilinç
Say - gı Saygı
Son - suz-luk Sonsuzluk
Sınır - sız - ca Sınırsızca
Yapım ekleriyle birlikte çekim ekleri de kullanılabilir. Örnekler
Bil - im - in Bilimin
Say - gı - da Saygıda
Birleşik Sözcük
Birden çok sözcüğün birleşerek yeni bir kavram oluşturduğu sözcüklere birleşil sözcük denildiğini hatırlayınız.
Örnekler
Bilgi - sayar Bilgisayar
Kahraman - Maraş Kahramanmaraş
Hanım - eli Hanımeli
İmam - bayıldı İmambayıldı
Gül - veren Gülveren
Siz de herhangi bir konuda ön hazırlık yaparak bir röportaj gerçekleştiriniz (Röportaj yapmadan önce neler bilmeniz gerektiğini ve nasıl hazırlanacağınız konusunda bir plan yapınız.
2. MÜLAKAT (GÖRÜŞME)
1. Tanımı
Mülakat buluşma, görüşme, konuşma anlamına da gelmektedir.
Zamanın ünlü kişilerini herhangi bir gazetecinin ziyaret etmesi ve ona alanıyla ilgili sorular sorarak sorularına cevap almasıdır.
2. Özellikleri
Mülakat metinleri öğretici ve ufuk açıcıdır.
Alanında tanınmış kişilerle mülakat yapılır.
Alınan cevaplar, aynen ve yorumlanmadan yayımlanır.
Mülakat yazılarında; görüşülen kimsenin adı, ne işle uğraştığı, hangi amaç için kendisiyle konuşulduğu, buluşma yeri; sorular ve cevaplar; mülakat yapılan kimsenin o konu üzerindeki temel görüşü belirtilmelidir.
Cümleler açık, yalın olmalı; diyalog çizgisinden ve tırnak işaretinden faydalanılmalıdır.
Genelde söyleşmeye bağlı anlatım türü kullanılır.
Mülakat yapan kişi;
Mülakat yapacağı kişiden görüşme zamanını belirlemesini istemeli,
Konuşacağı kişi ve konu hakkında bilge edinmeli, ön hazırlık yapmalı,
Sabırlı, dikkatli ve nazik olmalı,
Söz başka bir konuya atlarsa, tekrar konuyu toparlamalı ve konuya dönmeli,
Kültürü ve becerisiyle karşısındakini konuşmaya ikna edebilecek beceriye sahip olmalı,
Hep kendi konuşarak karşısındaki kişiyi sıkmamalıdır.
11. SÖYLEV (NUTUK, HİTABET)
1. Tanımı
Bir topluluk önünde belirli bir konuda yapılan etkili ve inandırıcı konuşmalara söylev (nutuk) denir.
Söylev kavramı eskiden nutuk terimiyle karşılanır; topluluk önünde konuşma sanatına hitabet, söylevciye de hatip denirdi.
Söylev söz ve sesle birleşen bir sanattır. Söylevde amaç nedir?
Söylevde amaç, dinleyenleri kendi düşüncesinden yana çekmektir. Bu nedenle söylenen sözler ve söyleyiş biçimi inandırıcı, etkileyici, coşturucu nitelikler taşımalıdır.
İnsanları heyecanlandırmak, bir fikri, bir kanaati insanlara aşılamak ve benimsetmek önemlidir.
2. Özellikleri
Söylevci söylevin çeşidine ve konuya bağlı olarak anlaşılır sözcükler seçmeli; cümleler kısa, yalın, akıcı, içten ve etkili olmalıdır.
Söylevcinin, konuştuğu konuyu çeşitli yönleriyle iyice bilmesi ve söyleyeceklerine inanması gerekir.
Söylev veren kişi konuşmasını duruş, jest ve hareketleriyle desteklemelidir.
Söylevcilerin en önemli yeteneği toplulukları inandırmadaki güçleridir. Ayrıca iddiaları kanıtlaması ve dinleyicide oluşacak kuşkuları ortadan kaldırması gerekir.
Söylev tiyatro ile birlikte gelişmiştir.
Hemen her yazı türü yeri gelince söylevden yararlanır.
Sesi topluluğun sesine dönüştürme, coşturma, toplulukta duygusal doruklar ve insanda tartışma atmosferi yaratmak söylevin önemli özelliklerindendir.
Söyleyişte yersiz ve gereksiz vurgular, anlaşılmaz ve abartılı sözler, aşırı ses yükseltmelerinden kaçınılır.
Dilin alıcıyı harekete geçirme işlevi ile heyecana bağlı işlevi birlikte kullanılır.
Dinleyicilerin zevk, kültür düzeyleri ve gereksinimleri konuşmacı tarafından dikkate alınır.
Etkili, heyecanlı ve açık cümlelerle söylev bitirilir.
Konularına göre kaç tür söylev vardır?
Konularına göre söylevler
a. Siyasi söylev : Genellikle parlamentolarda, diplomatik toplantılarda, mitinglerde
söylenen siyasî amaçlı söylevlerdir.
b. Dinsel söylev : Tapınaklarda bireysel ve toplumsal sorunları dinsel açıdan yorum-
layan söylevdir. İslâmî toplumlarda bu tür söylevlere hutbe denir.
c. Hukuksal söylev : Mahkemelerde, yargılama sırasında suçlamak ya da savunmak
amacıyla söylenen söylevdir.
d. Akademik söylev: Akademilerde, bilim toplantılarında söylenen söylevdir.
Akademik kabullerde, açılış, kapanış ve ödül törenlerinde yapılan bilimsel içerikli
söylevler de vardır.
e. Askerî söylev : Ordunun moral gücünü yükseltmek ve güven duygusunu artırmak için askerlere yönelik verilen söylevdir.
Söylev türünün tarihsel gelişimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Söylev türünün ilk örneklerini Eski Yunan ve Roma dönemlerinde görüyoruz. Eski Yunan edebiyatında Demosthenes (Demostenes), Lâtin edebiyatında Cicero (Çiçero), Fransız edebiyatında Bossuet (Bosse), Mirabeau (Mirabu) ve Robespiere (Robespiyer) ilk akla gelen tanınmış söylevcilerdendir.
Ülkemizde toplanma ve söz özgürlüğünün sağlandığı II. Meşrutiyette yetişen en tanınmış söylevciler Ömer Naci ile Hamdullah Suphi Tanrıöver'dir.
Cumhuriyet Döneminin en büyük konuşmacısı ise Mustafa Kemal Atatürk'tür. Mustafa Kemal Atatürk "Söylev"de bir tarih belgesi örneği vererek Türk ulusu ile yaşadığı tarih dilimini bu belgede ayrıntılarıyla yorumlar.
UNITE I
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Metinlerin Sınıflandırılması
UNİTE II
ÖĞRETİCİ METİNLER
1.Mektup
2.Günlük (Günce)
3.Anı (Hatıra)
4.Biyografi (Hayat Hikâyesi), Otobiyografi
5.Gezi Yazısı (Seyahatname)
6.Sohbet (Söyleşi)
7.Haber Yazıları
8.Fıkra
9.Deneme
10.Makale
11.Eleştiri (Tenkit)
ÜNİTE III
SÖZLÜ ANLATIM
Röportaj
Mülakat (Görüşme)
Söylev (Hitabet, Nutuk)
ÜNİTE I
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
BU BÖLÜMÜN AMAÇLARI
Bu ünitenin sonunda;
Metinleri sınıflandıracak,
Öğretici metinlerin özelliklerini belirleyecek,
Sanat metinlerinin özelliklerini kavrayacak,
Öğretici metinler ile sanat metinleri arasındaki farkları öğreneceksiniz.
NASIL ÇALIŞMALIYIZ?
Bilmediğiniz sözcük ve kavramların anlamlarını sözlüğe bakmadan önce metinden tahmin ediniz. Daha sonra sözcüklerin açıklamasını okuyun.
Örnek metni veya metin parçasını dikkatlice okuyup anlatılmak istenen duygu ve düşünceleri kavramaya çalışınız.
Konu içinde size yöneltilen soruları yanıtlayınız.
Uyarıları dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazınız.
Yazar, eser adını ve önemli kavramları yazarak çalışınız.
İncelediğiniz metin türü ile ilgili başka yazıları da okuyarak öğrendiğiniz bilgileri değerlendiriniz.
Daha geniş bilgi için ansiklopediden, edebiyat tarihinden ve İnternet'ten yararlanınız.
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Metinler gerçeklikle ilişkileri, anlatım biçimleri, işlevleri ve yazılış amaçlarına göre öncelikle sanat metinleri ve öğretici metinler olarak iki gruba ayrılır.
I.SANAT METİNLERİ
Sanat metinleri, gerçeklerin sanatçının hayal, duygu ve düşünce dünyasında yeniden yorumlanması ve şekillenmesiyle meydana gelir.
Sanat metinlerine edebî metinler de denir.
Bu metinlerde estetik ön plandadır.
Sezdirmek ve hissettirmek esastır.
Her okunduğunda yeniden yorumlanmaya açıktır.
Edebiyat biliminin içerisinde yer alır.
Sanat metinleri kendi içerisinde:
A. Şiir (coşku ve heyecanı dile getiren metinler)
B. Olay çevresinde oluşan edebî metinler olarak iki gruba ayrılır.
A. Şiir (coşku ve heyecanı dile getiren metinler): Duyguları, izlenimleri,
coşkuları dilsel bir anlatım içinde ve özellikle dizeler hâlindeki ritimlerle, uyumlarla ve
imgelerle açıklayan metinlerdir.
B. Olay Çevresinde Oluşan Edebî Metinler:
-Kurmacanın (hayal ürünü) imkânlarından yararlanır.
-Yoruma dayanır.
-Bir olay örgüsü vardır.
-Olay örgüsü hayalî olarak düzenlenir.
-Kişi, zaman, mekân gibi ögeler yer alır.
-İnsana özgü soyut durumlar somutlaştırılır.
Olay çevresinde oluşan edebî metinler:
1. Anlatmaya bağlı edebî metinler
2. Göstermeye bağlı edebî metinler olarak iki gruba ayrılır.
Anlatmaya bağlı edebî metinler ve göstermeye bağlı edebî metinler arasındaki en büyük fark; birisinin anlatmaya ve okumaya diğerinin ise göstermeye ve seyretmeye bağlı olmasıdır.
1. Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler
a. Destan
b. Masal
c. Halk hikâyesi
d. Mesnevi
e. Manzum hikâye
f. Hikâye
g. Roman
2. Göstermeye Bağlı Edebî Metinler;
a. Geleneksel Türk tiyatrosu
(Orta oyunu, Karagöz, köy tiyatrosu)
b. Modern Türk tiyatrosu
(komedi, dram, trajedi) olarak gruplara ayrılır.
II. ÖĞRETİCİ METİNLER
Öğretici metinlerde amaç gerçeğin yeniden yorumlanması değil olduğu gibi anlatılmasıdır. Önemli olan okuyucuya bilgi vermek ya da bilgiyi paylaşmaktır. Bu nedenle öğre tici metinlerde ifadeler açık ve nettir. Her okunduğunda farklı yorumlanmaz.
Öğretici metinler;
Tarihî metinler (tarihî konuları anlatan ve belgelere dayanan metinler)
Felsefî metinler ( felsefî konuları anlatan metinler)
Bilimsel metinler (bilimsel gelişmeleri anlatan metinler)
Gazete çevresinde gelişen metinler (makale, deneme, sohbet, fıkra, eleştiri, haber yazısı, röportaj vb.)
Kişisel hayatı konu alan metinler (anı, mektup, günlük, gezi yazısı, biyografi, oto biyografi vb.) olarak gruplandırılır.
Bu öğretici metinler içerisinde edebiyatın ilgilendiği edebî metin türleri "gazete çevresinde gelişen metinler" ve "kişisel hayatı konu alan metinler" içerisinde yer almaktadır.
II.ÜNİTE
ÖĞRETİCİ METİNLER
Mektup
Günlük (Günce)
Anı (Hatıra)
Biyografi (Hayat Hikâyesi), Otobiyografi
Gezi Yazısı (Seyahatname)
Sohbet (Söyleşi)
Haber Yazıları
Fıkra
Deneme
Makale
Eleştiri (Tenkit)
BU BÖLÜMÜN AMAÇLARI
Bu üniteyi bitirdiğinizde;
Mektup türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Günlüğün (günce) özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Anı (hatıra) türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Biyografi (hayat hikâyesi), otobiyografi türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Gezi yazısının (seyahatname) özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Sohbet (söyleşi) türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Haber yazılarının özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Fıkra türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Deneme türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Makale türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacak,
Eleştiri (tenkit) türünün özelliklerini belirleyecek ve bu türde metin oluşturacaksınız
NASIL ÇALIŞMALIYIZ?
Bilmediğiniz sözcük ve kavramların anlamlarını sözlüğe bakmadan önce metinden tahmin ediniz. Daha sonra sözcüklerin açıklamasını okuyunuz.
Örnek metni veya metin parçasını dikkatlice okuyup anlatılmak istenen duygu ve düşünceleri kavramaya çalışınız.
Konu içinde size yöneltilen soruları yanıtlayınız.
Uyarıları dikkatle okuyunuz, gerekiyorsa yazınız.
Yazar adını, eser adını ve önemli kavramları yazarak çalışınız.
İncelediğiniz metin türü ile ilgili başka yazıları da okuyarak öğrendiğiniz bilgileri değerlendiriniz.
Daha geniş bilgi için ansiklopediden, edebiyat tarihinden ve İnternet'ten yararlanınız.
1. MEKTUP
1. Tanımı
Bir haberi, dileği veya duyguyu bir başkasına iletmek için yazılmış yazıya mektup denir.
Mektup en eski haberleşme araçlarından biridir. Günümüzde uygarlığın gelişmesi ile haberleşme araçları oldukça çeşitlenmiştir: gazete, dergi, televizyon, bilgisayar, belgegeçer, İnternet...
Mektup, yazının bulunduğu tarihe kadar çıkabilen en eski edebiyat türlerinden biridir. Eldeki en eski örnekler, Mısır firavunlarının (M Ö 14-15. yüzyıllar) ve Hititlerin mektuplarıdır.
2. Özellikleri
Bir edebiyat türü olarak mektup günümüzde, iletişimdeki hızlı teknik gelişmelere karşın kişinin iç dünyasını yansıtması ve düşüncelerin paylaşımı nedeniyle yerini korumaktadır. Mektup türü dört ana gruba ayrılır:
Özel mektuplar
Edebî mektuplar
İş mektupları
Resmî mektuplar
1-Özel Mektuplar
Birbirlerini tanıyan kişilerin duygu ve düşüncelerini paylaşmak için birbirlerine gönderdikleri mektuplardır. Mektuplaşan kişiler arasındaki samimiyet, özel mektupların değerini artırır. Özel mektuplar her konuda yazılabilir, o nedenle konuları çok çeşitlidir. Ancak konularda güncellik ağır basar.
Anlatımında içtenlik ve rahatlık vardır. Hitaplarda da içten ifadelere yer verilir. Bahsedilen konuya göre, mektup yazan kişinin üslubu değişir. Sanatçıların, devlet adamlarının, düşünürlerin özel mektupları yayınlandığında bizler için önemli belgeler olabilir.
Özel mektupları, konularına göre alt başlıklar hâlinde adlandırmak da mümkündür:
Aile mektupları veya sağlık mektupları (eşe, dosta, yakın akrabaya yazılanlar),
Tebrik mektupları (herhangi bir başarı, nikâh, nişan, düğün, bayram, yılbaşı gibi sebeplerle yazılanlar),
Teşekkür mektupları (iyilik veya yardım görme gibi sebeplerle yazılanlar),
Davet mektupları (davetiyeler, nişan, düğün, gezi vs. sebeplerle yazılanlar),
Taziye mektupları,
Özür mektupları vs.
Bu türdeki mektupların gizliliği vardır ve bu gizlilik kanunla korunmuştur.
2-Edebî Mektuplar
Edebiyatçıların birbirlerine ya da dostlarına yazdıkları sanatsal değer taşıyan mektuplardır.
Edebî mektuplar, dil ve anlatım açısından sanat değeri taşır. Örnek bir dil ve anlatım kullanılır.
Edebî mektuplar belge niteliği taşıdıklarından önemlidirler. Bu tarz mektuplardan yazıldıkları döneme ait sanat, edebiyat ve fikir olayları hakkında bilgi edinmek de mümkündür.
Tanınmış yazarlar birbirlerine yazdıkları mektuplarla fikir ve sanat olaylarını ve eserleri tartışırlar.
3-İş Mektupları
Endüstri, iş ve ticaret alanlarında ya da iş yerleriyle kişiler arasında yazılan mektuplardır. Bu mektuplarda içtenlik aranmaz. İstenilen, açıkça ve anlaşılır bir dille belirtilir. Açıklayıcı anlatım türü tercih edilir.
1. Mektup kâğıdı temiz ve çizgisiz olmalıdır.
2. Mektupların mürekkepli kalemle ya da bilgisayarla yazılmasına özen gösterilmelidir.
3. Mektup kâğıdının sağ üst kısmına yazıldığı yer ve tarih konulmalıdır.
4. Mektup, yazıldığı kişiye uygun bir seslenişle başlamalı ve seslenişten sonra virgül
işareti konulmalıdır.
Mektupta karalamalar yapılmamalı ve yazım kurallarına uyulmalıdır.
Selam ve saygı sözleri sonuç bölümünde yer almalı, selâm, saygı ve teşekkürlerde aşırılığa kaçılmamalıdır.
7. Mektup bitince sağ alt köşesi imzalanmalıdır.
8. Anlatılacak konu kesin ve açık bir dille ifade dilmeli; cümleler kısa olmalıdır.
9. Sözcüklerin kısaltmaları kullanılmamalı; yanlış anlama gelecek sözlere yer verilmemelidir.
4-Resmî Mektuplar
Devlet dairelerinin kendi aralarında veya kişilerle devlet daireleri arasında yazılan mektuplardır. Bu tür mektuplarda, konunun uzunluğuna göre tam veya yarım sayfa boyutunda çizgisiz, beyaz kâğıtlar kullanılır. Konu dışında ayrıntılara ve özel isteklere yer verilmez. Konu en açık ve yalın biçimde ele alınır.
Resmî mektuplar, biçim yönüyle iş mektuplarına benzer. Resmî mektuplar; başlık, metin ve son kısım diye üç bölüme ayrılır.
Başlıkta gönderen makam, dosya numarası, tarih, konu, adres ve ilgiler bulunur.
Metin kısmında, doğrudan doğruya işle ilgili konudan söz edilir.
Son kısımda ise üst makam yetkilisi alt makamdakine yazıyorsa yazıyı "rica ederim", alt makamdaki üst makamdakine yazıyorsa "bilgilerinize saygıyla sunarım" veya "arz ederim" şeklinde ifadeler yazar.
Hiçbir saygı kelimesi kullanılmaz. Sağ tarafa imza atılır. İmzanın altına yazıyı imzalayanın adı ve soyadı yazılır (soyadı büyük harflerle). Bunun altına makam adı, küçük harflerle yazılır, gerekirse kısaltma kullanılabilir.
MEKTUP PLANI
Sesleniş, Tarih
(Giriş)……………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
(Gelişme) ……………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
(Sonuç)…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
…………………………………………………………………………………………………..
Adres
İmza
Adı Soyadı
Girişte, mektubun yazılma nedeni açıklanır.
Gelişmede, duygu ve düşünceler anlatılır.
Sonuçta, iyi dilekler belirtilir.
Dilekçe
Dilekçe, bir isteği bildirmek, bir şikâyeti duyurmak veya herhangi bir konuda bilgi vermek amacıyla resmî veya özel kurumlara/kuruluşlara yazılan resmî yazıdır.
Dilekçe, herkesin zaman zaman yazmak zorunda kalabileceği bir mektup türüdür.
Dilekçe yazarken aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
Dilekçe metni genellikle kısa olur. Ancak bazı özel durumlarda kâğıdın ön yüzü yeterli olmazsa kâğıdın arka yüzüne yazılmaz ikinci bir kâğıt kullanılır.
Konular kısa ve öz olarak belirtilir. Gereksiz ayrıntılara yer verilmez.
Dilekçe bilgisayarla, daktiloyla veya mavi ya da siyah mürekkepli dolma kalemle yazılır. Tükenmez kalemle veya kurşun kalemle dilekçe yazılmaz.
Dilekçe metni, sayfaya güzel bir kompozisyonla yerleştirilir (Yukarıda kâğıdın dörtte biri kadar, sol tarafta en az 3 cm ve sağ tarafta 1 cm boşluk bırakılmalıdır.).
Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir.
Dilekçe, hangi kuruma veriliyorsa bu makamın adı başa yazılır. Kurum adının sağ altına kurumun bulunduğu şehir adı yazılır.
Dilekçeye sorunla ilgilenecek kuruma veya makama hitapla başlanır. Hitaplar kurumun idari yapısına uygun olmalı ve eksiksiz yazılmalıdır: Ankara Valiliğine, Açıköğretim Lisesi Müdürlüğüne, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğüne gibi.
Daha sonra konunun belirlendiği metin bölümüne geçilir. Bu bir şikâyet dilekçesiyse, şikâyet sağlam kanıtlara dayandırılır. Eğer iş isteme dilekçesiyse, öğrenim durumu, yaş, kısa bir öz geçmiş, kurumca aranan seçkin nitelikler açık seçik belirtilir.
Dilekçe bitiminde sağ alt köşeye adı ve soyadı yazılır, imzalanır. Tarih, isim ve imzanın bir satır üstünde yer alır.
Sol alt köşeye adres yazılıdır.
Dilekçe imzalandıktan sonra sol tarafa açık adres bildirilir. Dilekçeyle birlikte varsa verilen ekler, adresi yazdıktan sonra ekler başlığı altında numara verilerek sıralanır. Evrakın kaybolmaması için (varsa) ekler mutlaka belirtilir.
Bir dilekçede sadece bir kişinin imzası bulunur ve imzasız dilekçeler geçersiz sayılır.
Örnek Dilekçe
T.C.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ MÜDÜRLÜĞÜNE
28-29 Ocak 2006 tarihinde yapılan 2005-2006 eğitim öğretim yılı birinci dönem sınavları sonunda Açık Öğretim Lisesinden mezun oldum.
Diplomam düzenlenene kadar, mezun olduğumu gösterir mezuniyet belgesinin tarafıma gönderilmesini arz ederim.
Adres:
Ihlamur Çiçeği Apartmanı 10 Mart 2006
S Blok, 12/4 Kanarya Sokak İmza
Batıkent / Ankara İbrahim Erdem SAYDIM
Ekler
Nüfus cüzdanı fotokopisi (1 adet),
Öğrenci kimlik kartı fotokopisi (1 adet).
Dil Bilgisi
Ses Düşmesi
Kimi sözcüklerin çekimlenişinde veya türeyişinde bir sesin düştüğü görülür.
Örnekler:
çevirilmek - çevrilmek
savurulmak - savrulmak
göğüs - göğsü
boyun - boynu
seyir etmek - seyretmek
kayıp olmak - kaybolmak
emir etmek - emretmek
Kimi birleşik sözcüklerin oluşumunda bir hece veya ses düşmesi meydana gelir.
kahve altı - kahvaltı
sütlü aş - sütlaç
2.GÜNLÜK (GÜNCE)
1. Tanımı
Bir kişinin duygu, düşünce ve gözlemlerini günü gününe yazdığı yazılardır.
2. Özellikleri
Yazıldığı günün tarihini taşır.
Yazılanlar inandırıcı olur.
Anlatılanlar içtenlikle ifade edilir.
Kişisel ve özeldir.
Günlüklerde yaşanan ve görülenlerle, yazıda anlatılanlar arasında zaman farkı söz konusu değildir.
Günlükler okuyucu düşünülerek değil, yazan kişinin yazmak istedikleriyle meydana gelir.
Dil Bilgisi
Ses Türemesi
Kimi sözcüklerde, sözcük yapım eki alırken, pekiştirilirken veya birleşik sözcük oluşturulurken bir ya da birden çok sesin türemesidir
Sesli Türemesine Örnekler:
Fikr-fikir Zikr-zikir Hükm- hüküm
Sessiz Türemesine Örnekler:
Af-affetme red-reddetmek
3. ANI (HATIRA)
1. Tanımı
Bir yazarın içinde yaşadığı ya da tanık olduğu olayları anlattığı yazı türüne anı (hatıra) denir.
Anılar genellikle hangi olaylardan yola çıkılarak yazılır?
Anılar genellikle onları yazan kişinin de rol aldığı gerçek olaylara dayalı yazılardır. Bu yüzden anlatımı birinci kişinin ağzından yapılır.
2. Özellikleri
Yaşanmış olayları konu alır anı yazıları. Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yapan anılar, tarihçilere yol gösterir.
Anı yazıları öğretici ve bilgi vericidir.
Anı yazarı, anlattıklarını kanıtlama, belgelerle ifade etmek zorunda değildir.
Anı yazarı, gördüklerini ve duyduklarını aradan uzun yıllar geçtikten sonra yazdığı için bellek yanılmalarını önlemek amacıyla mektuplardan, o dönemle ilgili yazılardan ve görgü tanıklarından yararlanabilir.
Niçin tanınmış kişilerin yazdığı anılar önemli sayılır?
Tanınmış sanat, düşünce, bilim, spor ve siyaset adamlarının anıları onların yaşamlarını ve dönemlerini aydınlatması yönünden oldukça önemli belgelerdir. Anılar siyasi, edebî, askerî ve sosyal içerik taşıyabilir.
Anının kesiştiği başka yazı türleri de vardır. Bunlar günlük, otobiyografi, gezi yazısı gibi yazılardır.
Günlük ile anı arasındaki fark nedir?
Günlük günü gününe yazılır. Anı ise geçmişe yöneliktir, olaylar yaşandıktan sonra kaleme alınır. Günlüklerde öznellik ağır basar.
Dil Bilgisi
Ses Benzeşmesi (Sert Sessizlerin Benzeşmesi)
Dilimizdeki; c,d,g ünsüzleriyle başlayan eklerin sert ünsüzlerle (f,s,t,k,ç,ş,p,h) biten sözcüklere eklendiklerinde; ç,t,k ünsüzlerine dönüşmesidir.
Yanlış - Doğru
sınıf-da - sınıf-ta
tarih-den - tarih-ten
çiçek-ci - çiçek-çi
kes-gin - kes-kin
kaç-dı - kaç-tı
dolap-dan - dolaptan
Birleşik sözcüklerde bu kuralın aranmaması gerekir.
Örnekler: Akdeniz-üçgen-akciğer
4. BİYOGRAFİ (HAYAT HİKÂYESİ), OTOBİYOGRAFİ
1. Tanımı
Sanatta, edebiyatta, bilimde, politikada veya başka alanlarda tanınmış kişilerin yaşamlarını anlatan yazı türüne biyografi (hayat hikâyesi) denir.
Biyografi daha çok kimler hakkında kaleme alınır?
Biyografi, yaşamlarıyla okurların ilgisini çekebilecek kişiler hakkında kaleme alınır daha çok.
Biyografi yazan, anlatacağı kişiyi bütün yönleriyle tanıtmalıdır.
Biyografinin tarihe, edebiyata ve eleştiriye büyük katkıları vardır.
Otobiyografi ile monografi arasında fark var mıdır?
Bir kimsenin yaşam öyküsünü kendisinin yazmasıyla oluşan eserlere otobiyografi denir.
Bilimsel bir konuyu veya bir kimsenin yaşamını, kişiliğini, eserlerini ayrıntılı olarak inceleyen eserlere monografi denir.
2. Özellikleri
Biyografi yazma, çok ayrıntılı bir ön çalışmayı gerektirir. Hayat hikâyesi yazılacak kişinin mektuplarından, günlüklerinden, anılarından, yakınlarındaki insanların izlenimlerinden yararlanılır.
Biyografi yazıları, öyküleyici anlatımla yazılır.
Biyografisi yazılan kişinin;
Doğum tarihi ve yeri,
Çocukluğu,
Öğrenimi,
Ailesi ve yetişmesi,
Meslek yaşamı,
Yetişmesinde etkili olan kişi ve olaylar,
Kişiliği ve karakteri,
Çevresinde bıraktığı izlenimler,
Hizmetleri,
Eserleri,
Kendinden sonraki kişilere etkileri vb. üzerinde ayrıntılı durulması gerekir.
Biyografi yazılırken aşağıdaki kaynaklardan yararlanılır:
Biyografisi yazılacak kişinin eserleri, röportajları, söyleşileri vb.
Hakkındaki yazılar, hatıralar, kitaplar vb.
Ansiklopediler, İnternet'in ilgili siteleri, diğer biyografiler
Kişinin yaşayan yakınları, arkadaşları ve meslektaşları
Belgeler ve fotoğraflar vb.
Dünyada biyografinin ilk büyük yazarı, eski Yunan edebiyatçısı Plutarkhos (Pulutarkos)'tur.
Edebiyatımızda biyografilere eskiden tercüme-i hâl denirdi. Klâsik (Divan) edebiyattaki şairlerin yaşamlarını anlatan tezkireler de biyografi örnekleri arasında sayılır.
Dil Bilgisi
Ünsüz Yumuşaması (Sert Sessizlerin Yumuşaması)
Bir sözcük "p, ç, t, k" harflerinden biri ile bitiyorsa ünlü ile başlayan bir ek aldığında bu harflerin yumuşayarak "b, c, d, g" harflerine dönüştüğünü hatırlayınız.
Örnekler:
Ocak- ocağı
Yurt- yurdum
Sevinç- sevinci
dolap- dolab
sokak- sokağı
p, ç, t, k harfleriyle biten her sözcük, ünlü ile başlayan bir ek aldığında b, c, d, g harflerine dönüşmez.
Örnekler:
Suç-suçu
dost-dostu
sat- satılmak
yak- yakıcı
geç-geçer
5. GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME)
1. Tanımı
Bir kişinin gezip gördüğü yerlerden edindiği izlenimleri, bilgileri aktardığı yazılara gezi yazısı denir.
Eskiden geziye çıkmayı uğraş edinmiş kimselere gezgin (seyyah), gezi yazılarına da seyahatname adı verilirdi.
Gezi yazılarında amaç; yurt içinde ya da yurt dışında gezilip görülen yerlere ilişkin bilgi vermek, o yerlerin güzelliklerini, görülmeye değer yanlarını, insanların yaşayış biçimlerini tanıtmaktır. Gezi yazılarını okuyan kimseler anlatılan yerler hakkında bilgi sahibi olur.
Gezi yazıları; tarih, coğrafya, toplum bilimi, hukuk, folklor için de bilgi kaynağıdır. Ünlü gezginlerin seyahatnameleri, insanlar ve ülkeler hakkında önemli bilgiler verirler.
2. Özellikleri
Gezi yazıları, insanoğlunun yaşadığı yerlerin dışındaki yerleri görme merakından doğmuştur.
Gezi yazılarında anlatılanlar hayal ürünü değil, gerçektir. Gezilip görülen yerler gerçekte olduğu gibi anlatılır.
Yabancı terimler ve kavramlar açıklanarak akıcı, anlaşılır bir dil kullanılmalıdır. Okuyucunun kolay bilgi edinmesi için karşılaştırmalar yapılır.
Gezi yazısında, okuyucu için sıradan olanların ilgi çekici olanlara yer verilmelidir. Gezi yazısı kaleme alacak olan kişinin halkın yaşayışını, gelenek ve göreneklerini, doğa güzelliklerini, anlatabilmesi için çok iyi gözlem yapması gerekir.
Yazarın seçiciliği önemlidir.
Görülen yerin kültür, tabiat zenginlikleri, tarihî özellikleri ve yaşama biçimi hakkında okuyucuya bilgi verilir.Gezi yazılarında tanımlama, betimleme ve açıklamadan yararlanılır.
Dil Bilgisi
Ses Daralması
"a,e" ile biten bir fiilin (eylem) sonuna -yor eki geldiğinde "a,e" harfleri daralıp "ı, i, u, ü" harflerine dönüşür. Bu olaya ses daralması denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
Yanlış
Doğru
gelme-yor
gelmiyor
seve-yor
seviyor
yazma-yor
yazmıyor
gülme-yor
gülmüyor
bulma-yor
bulmuyor
söyle-yor
söylüyor
6. SOHBET (SÖYLEŞİ)
1. Tanımı
Konuşup, görüşme anlamına gelir. Makale planıyla, bir söyleşi havası içinde
yazarın kişisel görüş ve düşüncelerini anlattığı yazılara sohbet (söyleşi) denir.
2. Özellikleri
Bir kimse ile konuşur gibi yazılır.
Anlatım, samimî konuşma şeklinde olur.
Günlük sanat olaylarını ve genel konuları ele alır.
Yazarın nükteleri ve içtenliği anlatılanları çekici hâle getirir.
Dil Bilgisi
Ek Olan "-ki" ve Bağlaç Olan "ki"nin Yazımı
Ek olan "-ki"nin sözcüğe birleşik yazılıp ünlü uyumları kurallarına uymadığını; bağlaç olan "ki"nin sözcük olduğu için ayrı yazıldığını hatırlayınız.
Örnekler:
İçindeki kıvılcımın farkına vardı.
Sokaktaki adamda kendini gördü.
Benim basketbol topum bahçede, seninki nerede?
Bana bunları söylemek istedi ki kendini tutamadı. O kadar ki anlatmakla bitiremez. Senin söylediklerini o fark edemez ki.
"dünkü, bugünkü" sözcüklerinin dışında -ki eki ünlü uyumlarına uymaz.
"sokaktaki" sözcüğünde olduğu gibi.
"hâlbuki, sanki, mademki" gibi birkaç örnekte "ki" bağlacı sözcüğe birleşik yazılır.
Ek Olan "-de" ve Bağlaç Olan "de"nin Yazımı
Ek olan "-de"nin sözcüğe birleşik yazıldığını; bağlaç olan "de"nin sözcük olduğu için ayrı yazıldığını hatırlayınız.
Örnekler:
Kalbimde yas var dese de yüzü hep gülüyor, kimseyi inandıramıyordu.
Yağmurda ıslandık.
Ayakta durmak ona zor geldi.
Sizin de bizim gibi düşündüğünüzü sanıyordum. Söylediği sözlere de şaşırdı, yaptığı hareketlere de. Gidip de dönmemek var, gelip de görmemek var.
"-de" bağlacı ünsüz benzeşmesi kuralına uyar "-te, -ta" şeklinde kullanılır.
"Ayakta" sözcüğünde olduğu gibi. Bağlaç olan "de" için böyle bir durum söz konusu değildir. Her zaman "de, da" olarak kullanılır.
Soru Edatı "mi"nin Yazımı
Soru edatı olan "mi" kendisinden önce gelen sözcükten ayrı yazılır. Çünkü cümlede bağımsız bir sözcük olarak değerlendirilir. Kendisinden sonra gelen eklerle de birleşik yazılır.
Örnekler:
Konuşsaydı onu anlar mıydım?
Böyle mi esecekti son günümde bu rüzgâr?
Söyledikleri yalan mı?
7. HABER YAZILARI
1. Tanımı
Toplumda veya tabiatta meydana gelen çeşitli olay, durum ve görünümle ilgili bilgi ve duyurulara haber denir. Bu haberlerin halka duyurulması amacıyla hazırlanan yazılara da haber yazıları denir.
Haber kaynakları üçe ayrılır:
Resmî haberler : En etkili kişilerden öğrenilir.
Özel haberler : Halk arasındaki olayların halk tarafından muhabirlere bildirilmesiyle elde edilir.
Ajans haberleri : Dünya olaylarını toplayıp her yana bildiren kurumların verdikleri haberlerdir.
Haber yazıları konularına göre;
Siyasal haber yazıları,
Sanatla ilgili haberler yazıları,
Ekonomiyle ilgili haber yazıları,
Bilimsel ve teknik haber yazıları,
Sosyal haber yazıları,
Spor haber yazıları olmak üzere gruplandırılabilir.
2. Özellikleri
Haber yazılarının günlük ve önemli olması gerekir.
Haberler doğru olmalıdır.
Kolay anlaşılır; akıcı, açık ve duru olmalıdır.
Haber yazıları toplumun büyük bir kısmını ilgilendirmelidir.
Yazan kişi anlattıkları karşısında tarafsız kalmalı, yorumdan kaçınmalıdır.
Yanlış anlaşılmalara yer verecek cümlelerden kaçınılmalıdır.
Anlatılanlar ilgi çekici olmalıdır.
5N 1K (ne, niçin, nasıl, nerede, ne zaman, kim) ifadesi haber yazıları oluşturmada önemlidir. Haber yazıları, 5N lK'da yer alan sorulara verilen cevaplarla genişle
Dil Bilgisi
Noktalama İşaretleri
Nokta (.)
a. Cümle sonunda yer alır.
Teslime'nin İbrahim Erdem'i sevdiğini biliyorum.
b. Kısaltmalarda kullanılır.
vb. , T.C. , Prof. Dr.
TBMM, TDK, MEB, AB, TÜBİTAK gibi kısaltmalarda nokta işareti kullanılmaz.
c. Sayılarda sırayı belirtir.
I. Dünya Savaşı, IV. Murat, 10. öğrenci
d. Tarih yazımında kullanılır.
10.03.2005
Virgül (,)
a. Eş görevli sözcük, sözcük grupları ve cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
Matematik, fen, fizik, biyoloji gibi sayısal derslere ilgi duydu.
b. Cümle içindeki ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için kullanılır.
Beklenmedik bir anda, bunu bilmeliydik, çıkıp geldi.
c. Hitap sözcüğünden sonra kullanılır.Sevgili dostum, yine kalbini kırdım değil mi?
d. "evet, hayır, yok" gibi sözcüklerden sonra kullanılır.Evet, bu sözleri duymak beni gerçekten mutlu etti.
e. Cümlede özellikle vurgulanması gereken sözcükten sonra kullanılır.Cem, Semih'e bu sözleri söylemiş olamaz.
Noktalı Virgül (;)
a. Bağlı cümleleri ayırmak için kullanılır.Kitaplar kısa sürede okunur; raflara yerleştirilir.
b. Virgülle sıralanmış grupları ayırmak için kullanılır.
Yaban, Çalıkuşu, Ateşten Gömlek roman; Yüz Akı, Diyet hikâye; Hemşirem İçin şiirdir.
c. "ama, fakat" gibi iki cümleyi birbirine bağlayan edatlardan önce kullanılır.Bugün Ankara'ya yağmur yağmış; ama biz görmedik.
İki Nokta (:)
a. Örneklerden önce kullanılır.Kişi zamirleri şunlardır: ben, sen, o, biz, siz, onlar.
b. Açıklaması yapılacak cümlenin sonunda kullanılır.Mutluluklarını gölgeleyen bir şey vardı: Ayrılık.
c. Konuşma metinlerinde konuşan kişilerden sonra kullanılır.Babam:
Hoş geldiniz. Mustafa:
Teşekkür ederim.
Örnekler ve açıklamalar dışında iki nokta işaretinden sonra büyük harfle başlanır.
Üç Nokta (...)
a. Bitmemiş, yarım kalmış cümlenin sonunda kullanılır.
Ümit Can'ın da söyleyecek sözleri vardı ki...
b. Söylenmek istenmeyen söz yerine kullanılır.
Sonunda G... ile görüşüp bir yarışma düzenlenmesine karar verildi.
c. Alıntılarda atlanan yerleri göstermek için kullanılır.
“…
kitaplarını masanın üzerine bırakıp pencerenin yanında duran sandalyeyi getirdi. Yavaşça oturup kimseye selam vermedi."
Soru İşareti (?)
a. Soru anlamı taşıyan cümlelerden sonra kullanılır.
Bu sorunun cevabını biliyor musunuz?
b. Cümle içerisinde bilinmeyin bir ifade, yer, tarih vb. için kullanılır.
Muhsin Efendi, 1412 - ? yılları arasında Horasan'da yaşadı.
Ünlem İşareti (!)
a. Heyecan ifade eden (sevinç, korku, hayret, acı vb.) sözcük ve cümlelerden sonrakullanılır.
"İmdat!" diye bir ses işitti.
b. İfadeye alay anlamı katmak için kullanılır.
Bu yıl çok ders çalışacak (!) Derslerinin hepsinden yüksek notlar alacakmış (!)
c. Hitaplarda kullanılır.
Ey Türk Gençliği!
Tırnak İşareti (" ")
a. Başkasına ait aktarılan sözler tırnak işareti içerisinde gösterilir.
"Sen dinlenmeden iyileşemezsin." dedi.
b. Cümlede vurgulanmak istenen söz veya söz grupları tırnak işareti içerisinde gösterilir.
Bu sorunu çözmek için "Açık Öğretim Lisesi Müdürlüğüne" bir dilekçe yazınız.
Kesme İşareti (,)
a. Özel isimlere gelen çekim eklerinden önce kullanılır.
Aydın'ın mezuniyet törenine gidemedik.
b. Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için kullanılır.
AB'ye uyum süreci uzun zaman alacak.
c. Sayılardan sonra gelen ekleri ayırmak için kullanılır.
Okula 12'nci öğrenci olarak kaydoldum.
\ Özel isimlerden sonra gelen yapım eklerinden önce kesme işareti kullanılmaz.
İstanbullu örneğinde olduğu gibi.
Konuşma Çizgisi (-)
Konuşma cümlelerinden önce kullanılır. Küçük kız elini uzattı:
Haydi tut.
Neden?
Barışmak için.
Birleştirme Çizgisi (-)
Cümle içerisindeki ara söz veya cümleleri ayırmak için kullanılır.
Görenler hayret ederdi. Arabasına kimse eski diyemezdi. Bu araba - dede yadigârı -onunla bütünleşmişti.
8. FIKRA
1. Tanımı
a. Gazetelerde; güncel, önemli, özelliği olan konuları belgelendirme gereği duymadan dşisel bir görüş olarak açıklayan kısa yazılardır.
b. Bir tür küçük hikâyedir. Olaya dayalı bir anlatımı vardır. Hayattan alınan gülünç olaylar ile soyut konular işlenir. Olaylar bizi güldürürken eğitir. İnsanlar arasındaki çatışmalar konu edilir.
.2. Özellikleri
Her konuda fıkra yazılabilir.
Güncel, siyasal, toplumsal sorunlarla ilgili yazılardır. Siyasal ve toplumsal olaylar anlatılırken belgelere, kanıtlara, aşırı ayrıntıya yer verilmez.
Geniş kitleyi ilgilendiren günlük olaylardan seçilmiş farklı konular ele alınır.
Düşünce ağırlıklıdır.
İddialı ve ispatlayıcı yönü çok yoktur.
Fıkra yazarı, geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır, açık ve durudur.
Dil Bilgisi
Anlam Kayması
Sözcüğün eski anlamını kaybederek yeni bir anlam kazanmasına anlam kayması denildiğini hatırlayınız.
Örnek:
"ucuz" sözcüğü eskiden "değersiz, kolay" anlamına gelen bir sözcükken zamanla anlam kaymasına uğramış ve bugünkü anlamını kazanmıştır.
Anlam Genişlemesi
Bir sözcüğün ifade ettiği anlamın dışına çıkarak kapsamının genişlemesine anlam genişlemesi denildiğini hatırlayınız.
Örnek:
"ödül" sözcüğü dar anlamda yalnızca güreşte başarılı olanlara verileni karşılarken zamanla bütün başarılı durumlar için verileni karşılamak için kullanılan bir sözcük olmuştur.
Anlam Daralması
Bir sözcüğün pek çok anlamı varken bu anlamlardan bazılarını zamanla kaybetmesine anlam daralması denildiğini hatırlayınız.
Örnek:
"oğul" sözcüğü eskiden çocuklar için kullanılan bir söz iken zamanla yalnızca erkek çocukları için kullanılan bir sözcük hâline gelmiştir. Artık kız çocuklar için " o ğul" sözcüğü kullanılmamaktadır. Sözcük bu anlamını kaybetmiş ve anlam daralmasına uğramıştır.
9. DENEME
1. Tanımı
Bir yazarın özgürce seçtiği herhangi bir konu üzerinde kesin yargılara varmadan, kişisel görüş ve düşüncelerini serbestçe anlattığı yazılara deneme denir.
Kendisinden önce benzeri yazılar yazılmış olmakla birlikte 16. yüzyılda deneme kavramını ilk kez kullanan Fransız yazarı Montaigne (Monteyn)'dir. Denemeler adını verdiği yazıları, bir edebiyat türünün adı olmakla kalmamış, benzerlerinin de yazılmasına yol açmıştır.
Denemenin Amacı;
Okuyucuyu düşünmeye yöneltmek,
Hayatın gerçeklerini ortaya koymak,
Kültür alanındaki değişme ve gelişmeleri fark ettirmek,
Birey-toplum ilişkisini dile getirmek vb.
Konularına ve Yazılış Amaçlarına Göre Denemeler;
Klasik deneme,
Edebî deneme,
Felsefî deneme,
Eleştirel deneme olmak üzere gruplandırılır.
2. Özellikleri
Denemede konu özgürce seçilir.
İnsanı ve toplumu ilgilendiren her şey (yaşama, ölüm, aşk, sanat, felsefe, din, ahlâk, töre, bilim, siyaset vb.) denemenin konusu olabilir.
Deneme yazarı kendisiyle konuşur gibi yazar.
Dili doğru ve güzel kullanır.
Düşünce ufku geniş ve kendine özgü bilgi birikimine sahiptir.
Kendi duygularının dışında başkalarının düşüncelerine de saygı duyar.
Denemeci ele aldığı konuyu içtenlikle anlatır.
Denemeci, bayağı bir anlatıma inmeden terim ve felsefi kavramların ağırlığından uzak bir üslubu tercih eder.
Denemeci, denemenin sonunda kesin bir yargıya, bir sonuca varmak amacında değildir.
Deneme, herhangi bir konuda düşündürücü, öğretici, inandırıcı ve ufuk açıcıdır.
Deneme rahat okunan bir düşünce yazısıdır.
Denemecinin öne sürülen her düşünce ya da savı doğrulama, kanıtlama gibi bir kaygısı yoktur. Deneme, makale ve eleştiriden bu yönüyle ayrılır.
Deneme yazarı birçok kaynaktan beslenir: Felsefî, sosyolojik, tarihî tema ve olayların yanında bilimsel veriler ve ünlü kişilerin özdeyişleri olabilir. Yine de denemeci seçtiği konuyu farklı bir yaklaşımla işler.
Deneme türünün en eski örneklerini "deneme" terimi daha kullanılmadan önce Eski Yunan ve Latin edebiyatlarında görmekteyiz: Bunlar; Epiktetos'un (Epiktetos) S ohbetler, Eflâtun'un (Eflâtun) Kimi Diyaloglar, Cicero'nun (Çiçero) Kimi Eserleri'dir.
Deneme türünün tarihsel gelişimi nasıl olmuştur?
Deneme türü özellikle Aydınlanma Çağında (Rönesans) önemli bir gelişme göstermiş, daha sonra özellikle Romantizm akımından (19. yüzyıl) bu yana yaygınlaşarak çağdaş edebiyatın en önemli türlerinden biri hâline gelmiştir.
Fransız edebiyatında bu türün kurucusu olan Montaigne, İngiliz edebiyatında Bacon (Beykın) önemli deneme yazarlarıdır.
Deneme türüne özellikle Cumhuriyet Döneminde yakın ilgi gösterilmiştir.
.
Dil Bilgisi
Eş Anlamlı Sözcükler
Yazılışları farklı anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Üzüntü- keder- dert
Beyaz- ak
Eş anlamlı sözcükler her zaman birbirlerinin yerine kullanılmaz.
Örnekler:
"başına dert açmak" deyiminde "baş" sözcüğünün yerine eş anlamlısı olan "kafa" sözcüğünü kullanarak "kafasına dert açmak" şeklinde olamaz.
"kara günler" yerine "siyah günler" denilemez. Eş Sesli Sözcükler
Yazılışları aynı anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
Bir salkım üzüm için Minnet etmem asmaya Ben o yârdan vazgeçmem Götürseler asmaya
(asma: üzüm çubuğu; asma: asılma eylemi) Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler
Anlam bakımından birbirine karşıt olan sözcüklere zıt anlamlı sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
Az-çok ince-kalın uzun-kısa aydınlık-karanlık sessizlik-gürültü
10. MAKALE
1. Tanımı
Bir konuda bilgi verirken veya bir gerçeği savunurken, türlü kanıtlardan faydalanan, bunları bilimsel biçimde inceleyen gazete ve dergi yazılarına makale denir.
Gazetenin ilk sayfasının ilk sütununda çıkan makaleye başmakale; yazarına da başyazar adı verilir.
Başmakalede, gazetenin tutumuna uygun fikirlerle günlük genel olaylar yer alır.
2. Özellikleri
Makalenin amacı, toplumu ilgilendiren bir düşünceyi geniş halk kitlelerine yaymaktır.
Makaleler, bilgi vermeye ve fikirleri açıklayıp kanıtlamaya çalışan yazılardır.
Temel ögesi düşüncedir.
Bir fikri açıklayıp kanıtlayarak zihinlere aşılamak için yazılır.
Makaleler her konuda yazılabilir (edebiyat ve sanat, sosyal, siyasal, askerlik, din ve ahlâk, tıp ve sağlık, spor, kültür, tarih vb.).
Makale türü, edebiyatımıza Tanzimat Döneminde gazete ile birlikte Batı'dan giren bir türdür. Düşünce yazıları içinde en ağırbaşlı ve en zor olan tür makaledir. Makalenin amacı bilgi vermektir ama bu bilgi ansiklopedik bilgilerden çok farklıdır. Ansiklopedik bilgide, tanıtma, açıklama, sıralama ve kendiliğinden kesinleşmiş olma özellikleri vardır. Oysa makalede kişilik sezinleten bir anlatım, bir yorum ve inandırma eğilimi, bir amaç vardır.
Bilim ve kültür alanında yazılan makaleler, sınırlı bir kültür kesimine ulaşmayı amaçladığından bu makalelerde daha bilimsel bir dil kullanılır.
Gazete ve dergilerdeki makalelerse, geniş halk kitlelerine ulaşmayı amaçladığından yazar, dilini daha açık, daha popüler ve daha anlaşılır bir düzeyde tutar, özel terimler kullanmaktan kaçınır.
Makale yazarı;
Kendi alanında geniş ve köklü bilgiye sahip olmalı,
Sorunlara tarafsız bir gözle bakmalı,
Dili iyi kullanmalı,
Genel kültürü geniş olmalıdır.
Deneme ile makale arasında ne fark vardır?
Denemelerde kişisel düşünce yer alır. Söylenenlerin kanıtlanmasına ihtiyaç duyulmaz. Denemelerde ele alınan konular, kesin sonuçlara bağlanmaz. Makalelerde ise bilgi vermek, bir fikri açıklamak ön plandadır. Düşünce yönü ağır basar; kanıtlamaya ve açıklamaya dayanır. Kesin bir sonuca ulaşmak hedeflenir.
Dil Bilgisi
Sözcük Grupları
Deyimler
Genellikle gerçek anlamlarını kaybederek yeni anlam oluşturan kalıplaşmış söz öbeklerine deyim denildiğini hatırlayınız.
Aklına düşmek Bağrına taş basmak Ayakları yerden kesilmek İğne atsan yere düşmemek Kaçmaktan kovalamaya vakti olmamak
İkilemeler
Anlatımı daha güçlü ifade edebilmek için bir sözcüğün ya aynısını, ya yakın anlamlısını, ya karşıt anlamlısını tekrar kullanarak oluşturulan söz öbeğine ikileme denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
Beyaz beyaz tomurcuk Yalan yanlış konuşmalar İyi kötü günler
Biri anlamlı biri anlamsız iki sözcüğün de ikileme oluşturabileceğini unutmayınız.
Örnekler:
Yırtık pırtık elbise Çarpık çurpuk bacak
Tamlamalar
İsim tamlamaları ve sıfat tamlamaları da sözcük grupları içerisinde yer almaktadır.
Gülün rengi solmuş. (Belirtili isim tamlaması)
Evin içini çocuk sesleri doldurdu. (Belirtisiz isim tamlaması)
Köye asfalt yol yapıldı. (Takısız isim tamlaması)
Bilgisayarın klavyesinin tuşlarını temizledim. (Zincirleme isim tamlaması)
Keskin sirke küpüne zarar. (Sıfat tamlaması)
Edat Grubu
Edatlarla (için, ile, gibi, beri, üzere vb.) kurulan sözcük gruplarını örneklerle hatırlayınız.
Bu kitap, çocuklara göre değil. Onun kadar dürüst bir insan görmedim. Sabahtan beri ders çalışıyor. Bu mektup senin için yazıldı.
Ünlem Grubu
Ünlemlerle (ay, ey, eyvah, oh vb.) oluşan sözcük gruplarıdır. Örnekler:
Vay be! Bu sözleri o mu söyledi? Ey güzel İstanbul!
Unvan Grubu
Akrabalık sözcükleri ve bir kişinin unvanını bildiren sözcüklerle kurulan söz öbekleridir.
Sorunuza Hasan Bey cevap verecek.
Pakize Teyze, Didim'e tatile gitti.
Erzurumlu Emrah'ın bir şiiri okundu.
Çolak Salih neden çolak olduğunu anlatmak istemedi.
Unvan olan sözcük, bir kişinin mesleği, nereli olduğu, rütbesi veya kişiliği ile ilgili bir sözcük olabilir.
11. ELEŞTİRİ (TENKİT)
1. Tanımı
Bir eseri, sanatçıyı, dönemi veya okuyucuyu değerlendirmek amacıyla yazılan yazılara eleştiri denir.
Eleştiri yapan ve yazan kişiye de eleştirici, eleştirmen, eleştirmeci adı verilir.
2. Özellikleri
- Eleştiride eserin veya sanatçının gerçek değerinin belirtilmesi amaçlanır.
Eleştiri yapan kişi;
Geçmişin ve çağının sanat olaylarını iyi bilmeli,
Geniş bilgi ve kültür birikimiyle donanımlı olmalı,
Dünya edebiyatı, sanatı ve kültürüyle ilgili genel bilgilere sahip olmalı,
Eleştirdiği konuyu, eseri veya olayı bütün olarak kavramalı,
Bir sanat eserinin gerçek değerini, özünü, yapısını, değerli-değersiz yönlerini ortaya koymalıdır.
Yazarın eser karşısındaki tavır ve tutumuna göre eleştiri yazıları;
Nesnel,
Öznel olarak gruplandırılır.
Eleştiri yazılarında yazarın nesnel olması, eleştirdiği konu üzerinde tarafsız kalabilmesidir.
Eleştiri yazılarında yazarın öznel olması ise eleştirdiği konu üzerinde kendi düşüncelerini de belirterek taraflı bir tutum sergilemesidir.
Eleştiri yazıları, ele aldıkları konu ve ele alış biçimleri bakımlarından;
Eseri konu alan eleştiri yazıları,
Sanatçıyı ele alan eleştiri yazıları,
Eserin yazıldığı dönemi konu alan eleştiri yazıları,
Okuyucuyu değerlendiren eleştiri yazıları,
Eseri, sanatçıyı, dönemi, okuyucuyu birlikte ele alan eleştiri yazıları olmak üzere gruplara ayrılır.
Dil Bilgisi
Anlamları Bakımından Sözcükler
İlk Anlam
Sözcüklerin sözlükteki ilk anlamıdır. İlk anlam (gerçek anlam, temel anlam), sözcüklerin ilk ve genel anlamı olduğunu hatırlayınız.
Örnek
Sıcak çaydan ağzım yandı. Örneğinde olduğu gibi "ağız" sözcüğünün ilk anlamı bir organ ismidir.
Yan Anlam
Bir sözcüğün ilk anlamıyla ilişkili olarak zamanla ortaya çıkan farklı anlamlara yan anlam denildiğini hatırlayınız. Yan anlam kazanan sözcükler, genellikle ilk anlamla yakıştırma ve benzerlik ilgisi içerisindedir.
"göz" sözcüğünün ilk anlamı bir organ ismi iken, zamanla sözcük "çekmecenin gözü" örneğinde olduğu gibi yeni bir anlam kazanmıştır.
Mecaz Anlam
Bir sözcüğün ilk anlamından uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denildiğini hatırlayınız.
"yanmak" sözcüğünün ilk anlamı "bir cismin ateşte uğradığı durum" iken "Derdi o kadar çok ki hangisine yansın?" cümlesinde "üzülmek" anlamında mecaz olarak kullanılmıştır.
Terim
Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili sözcüklere terim denildiğini hatırlayınız.
Örnek:
"özne, yüklem, tümleç" dil bilgisi terimleri "kare, silindir, açı" matematik terimleridir.
Terimlerin, mecaz ve yan anlamı yoktur.
Soyut Anlam
Beş duyu organından biriyle algılanamayan kavramları karşılayan sözcüklere soyut anlamlı sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
"kıskançlık" , "kin", "hassasiyet", "mutluluk", "güzellik" vb.
Somut Anlam
Beş duyu organından biriyle algılanabilen varlıkları veya kavramları karşılayan sözcüklere somut anlamlı sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
"cadde", "bilgisayar", "deniz", "ayak", "Türkiye" vb.
ÜNİTE III
SÖZLÜ ANLATIM
Röportaj
Mülakat (Görüşme)
Söylev (Hitabet, Nutuk)
Nasıl çalışmalıyız?
Bilmediğiniz sözcük ve kavramların anlamlarını sözlüğe bakmadan önce metinden tahmin ediniz. Daha sonra sözcüklerin açıklamasını okuyunuz.
Örnek metni veya metin parçasını dikkatlice okuyup anlatılmak istenen duygu ve düşünceleri kavramaya çalışınız.
Konu içinde size yöneltilen soruları yanıtlayınız.
Uyarıları dikkatle okuyun, gerekiyorsa yazınız.
Yazar adını, eser adını ve önemli kavramları yazarak çalışınız.
Ünite sonundaki testi çözünüz. Cevaplayamadığınız soruyla ilgili konuyu, tekrar dönüp dikkatle okuyunuz.
İncelediğiniz metin türü ile ilgili başka yazıları da okuyarak öğrendiğiniz bilgileri değerlendiriniz.
Daha geniş bilgi için ansiklopediden, edebiyat tarihinden ve İnternet'ten yararlanınız.
1. RÖPORTAJ
1. Tanımı
Herhangi bir konu ya da sorunun değişik boyutlarıyla ele alınıp işlendiği gazete ve dergi yazılarına röportaj denir.
Röportaj, gazete haberlerinin daha genişletilmiş ve yazarın kişisel görüşleriyle zenginleştirilmiş yazılardır.
2. Özellikleri
Röportaj yapan kişi, röportajında elde ettiği bilgilerle kendi görüş ve düşüncelerine de yer verir.
Genellikle bu yazılar çeşitli ses kayıtları, belge ve fotoğraflarla tamamlanır. Röportaj yazarı, gördüklerinin fotoğraflarını da çekerek yazısına ekler.
Röportajda önemli olan, birçok kişinin gördüğü ve bildiği şeyleri ustaca dile getirmektir.
Röportajcı, yalnızca gördükleriyle, izlenimleriyle yetinmez. Konuyla ilgili derinlemesine araştırma ve inceleme yapar, ilgililerin bilgisine başvurur.
Röportajcının amacı, konuyu çarpıtmadan belgesel olarak okuyucuya sunmak, okuyucuyu konunun içinde yaşatmak, kamuoyunu aydınlatmaktır.
Röportajlar, okuyucunun dikkatini çekecek ve onları bazı konularda düşündürecek biçimde düzenlenir.
Röportaj, tek bir yazı olabileceği gibi, aynı konuda dizi yazı da olabilir.
Röportajlarda öğretici, açıklayıcı, kanıtlayıcı, betimleyici vb. anlatım türlerinden yararlanılır.
Konularına göre röportajlar
Bir yeri konu alan röportajlar (Röportajı yapılan yerin bütün özellikleri bilinmeli. Bu nedenle ilginç yönlerin film, ses kayıt ve fotoğraflarla belgelenmesi gerekir.
İnsanı konu alan röportajlar (Belli bir alanda üne kavuşmuş kişilerin özellikleri belirtilir.)
Eşyayı konu alan röportajlar (Haber konusu olan eşya, her yönüyle bilinmeli; dikkat çekecek ve okuyanları düşündürecek yönleriyle anlatılmalıdır.)
Dil Bilgisi
Yapı Bakımından Sözcükler
Basit Sözcük
Kök hâlindeki sözcüklerdir. Herhangi bir yapım eki almamış sözcüklere basit sözcükler denildiğini hatırlayınız.
Örnekler:
kapı, geldi, güzel, yarın, okulda vb. Basit sözcükler çekim ekleri alır.
Türemiş Sözcük
Kök sözcüklerin, yapım eki alarak yeni anlam kazanmasıyla oluşan sözcüklere türemiş sözcük denildiğini hatırlayınız.
Örnekler
Bil - gi Bilgi
Bil - inç Bilinç
Say - gı Saygı
Son - suz-luk Sonsuzluk
Sınır - sız - ca Sınırsızca
Yapım ekleriyle birlikte çekim ekleri de kullanılabilir. Örnekler
Bil - im - in Bilimin
Say - gı - da Saygıda
Birleşik Sözcük
Birden çok sözcüğün birleşerek yeni bir kavram oluşturduğu sözcüklere birleşil sözcük denildiğini hatırlayınız.
Örnekler
Bilgi - sayar Bilgisayar
Kahraman - Maraş Kahramanmaraş
Hanım - eli Hanımeli
İmam - bayıldı İmambayıldı
Gül - veren Gülveren
Siz de herhangi bir konuda ön hazırlık yaparak bir röportaj gerçekleştiriniz (Röportaj yapmadan önce neler bilmeniz gerektiğini ve nasıl hazırlanacağınız konusunda bir plan yapınız.
2. MÜLAKAT (GÖRÜŞME)
1. Tanımı
Mülakat buluşma, görüşme, konuşma anlamına da gelmektedir.
Zamanın ünlü kişilerini herhangi bir gazetecinin ziyaret etmesi ve ona alanıyla ilgili sorular sorarak sorularına cevap almasıdır.
2. Özellikleri
Mülakat metinleri öğretici ve ufuk açıcıdır.
Alanında tanınmış kişilerle mülakat yapılır.
Alınan cevaplar, aynen ve yorumlanmadan yayımlanır.
Mülakat yazılarında; görüşülen kimsenin adı, ne işle uğraştığı, hangi amaç için kendisiyle konuşulduğu, buluşma yeri; sorular ve cevaplar; mülakat yapılan kimsenin o konu üzerindeki temel görüşü belirtilmelidir.
Cümleler açık, yalın olmalı; diyalog çizgisinden ve tırnak işaretinden faydalanılmalıdır.
Genelde söyleşmeye bağlı anlatım türü kullanılır.
Mülakat yapan kişi;
Mülakat yapacağı kişiden görüşme zamanını belirlemesini istemeli,
Konuşacağı kişi ve konu hakkında bilge edinmeli, ön hazırlık yapmalı,
Sabırlı, dikkatli ve nazik olmalı,
Söz başka bir konuya atlarsa, tekrar konuyu toparlamalı ve konuya dönmeli,
Kültürü ve becerisiyle karşısındakini konuşmaya ikna edebilecek beceriye sahip olmalı,
Hep kendi konuşarak karşısındaki kişiyi sıkmamalıdır.
11. SÖYLEV (NUTUK, HİTABET)
1. Tanımı
Bir topluluk önünde belirli bir konuda yapılan etkili ve inandırıcı konuşmalara söylev (nutuk) denir.
Söylev kavramı eskiden nutuk terimiyle karşılanır; topluluk önünde konuşma sanatına hitabet, söylevciye de hatip denirdi.
Söylev söz ve sesle birleşen bir sanattır. Söylevde amaç nedir?
Söylevde amaç, dinleyenleri kendi düşüncesinden yana çekmektir. Bu nedenle söylenen sözler ve söyleyiş biçimi inandırıcı, etkileyici, coşturucu nitelikler taşımalıdır.
İnsanları heyecanlandırmak, bir fikri, bir kanaati insanlara aşılamak ve benimsetmek önemlidir.
2. Özellikleri
Söylevci söylevin çeşidine ve konuya bağlı olarak anlaşılır sözcükler seçmeli; cümleler kısa, yalın, akıcı, içten ve etkili olmalıdır.
Söylevcinin, konuştuğu konuyu çeşitli yönleriyle iyice bilmesi ve söyleyeceklerine inanması gerekir.
Söylev veren kişi konuşmasını duruş, jest ve hareketleriyle desteklemelidir.
Söylevcilerin en önemli yeteneği toplulukları inandırmadaki güçleridir. Ayrıca iddiaları kanıtlaması ve dinleyicide oluşacak kuşkuları ortadan kaldırması gerekir.
Söylev tiyatro ile birlikte gelişmiştir.
Hemen her yazı türü yeri gelince söylevden yararlanır.
Sesi topluluğun sesine dönüştürme, coşturma, toplulukta duygusal doruklar ve insanda tartışma atmosferi yaratmak söylevin önemli özelliklerindendir.
Söyleyişte yersiz ve gereksiz vurgular, anlaşılmaz ve abartılı sözler, aşırı ses yükseltmelerinden kaçınılır.
Dilin alıcıyı harekete geçirme işlevi ile heyecana bağlı işlevi birlikte kullanılır.
Dinleyicilerin zevk, kültür düzeyleri ve gereksinimleri konuşmacı tarafından dikkate alınır.
Etkili, heyecanlı ve açık cümlelerle söylev bitirilir.
Konularına göre kaç tür söylev vardır?
Konularına göre söylevler
a. Siyasi söylev : Genellikle parlamentolarda, diplomatik toplantılarda, mitinglerde
söylenen siyasî amaçlı söylevlerdir.
b. Dinsel söylev : Tapınaklarda bireysel ve toplumsal sorunları dinsel açıdan yorum-
layan söylevdir. İslâmî toplumlarda bu tür söylevlere hutbe denir.
c. Hukuksal söylev : Mahkemelerde, yargılama sırasında suçlamak ya da savunmak
amacıyla söylenen söylevdir.
d. Akademik söylev: Akademilerde, bilim toplantılarında söylenen söylevdir.
Akademik kabullerde, açılış, kapanış ve ödül törenlerinde yapılan bilimsel içerikli
söylevler de vardır.
e. Askerî söylev : Ordunun moral gücünü yükseltmek ve güven duygusunu artırmak için askerlere yönelik verilen söylevdir.
Söylev türünün tarihsel gelişimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Söylev türünün ilk örneklerini Eski Yunan ve Roma dönemlerinde görüyoruz. Eski Yunan edebiyatında Demosthenes (Demostenes), Lâtin edebiyatında Cicero (Çiçero), Fransız edebiyatında Bossuet (Bosse), Mirabeau (Mirabu) ve Robespiere (Robespiyer) ilk akla gelen tanınmış söylevcilerdendir.
Ülkemizde toplanma ve söz özgürlüğünün sağlandığı II. Meşrutiyette yetişen en tanınmış söylevciler Ömer Naci ile Hamdullah Suphi Tanrıöver'dir.
Cumhuriyet Döneminin en büyük konuşmacısı ise Mustafa Kemal Atatürk'tür. Mustafa Kemal Atatürk "Söylev"de bir tarih belgesi örneği vererek Türk ulusu ile yaşadığı tarih dilimini bu belgede ayrıntılarıyla yorumlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)